[go: nahoru, domu]

İçeriğe atla

Bektaşî Şairleri ve Nefesleri/Pir Sultan Abdal

Vikikaynak, özgür kütüphane
PİR SULTAN ABDAL

XVI ncı asrın meşhur Kızılbaşlarındandır. Sıvas'a tâbi Banaz köyünde doğdu. Asıl adı Haydar'dır. Kendisine Koca Haydar da denilmektedir. Onun Kanunî devrinde yaşadığını kuvvetle söyleyebiliriz. 930-984 (M. 1524-1576) yılları arasında İran'da hükümdarlık eden Şah Tahmasb'a kalben merbut olan bu şair, Alevî-Kızılbaş zümrenin ileri gelen şahsiyetlerindendi. Ve hayatında münhasıran bir akîdenin müterennimi olarak kalmamış, siyasî hareketlere de iştirak etmiştir.

Şah'ın Anadolu'ya yürümesi ve yer yüzünü kırmızı taçların bürünmesi zamanının geldiğini anlatmak istiyen Pir Sultan,

İstanbul şehrinde o sâhib devlet

Tâc-ı devlet ile salınmalıdır

diyerek Tahmasb'ın eski Osmanlı başkendini zabt etmesini istemektedir.

İşte bu arzuları ve Safevî hanedanı hesabına çalışmaları yüzündendir ki, Osmanlı vezirlerinden Hızır Paşa tarafından Sıvas'ta idam edilmişti. Anadolu arasında ona dair bir takım menkabeler rivayet edilmektedir. Hakkında söylenilmiş bazı şiirlere de tesadüf olunuyor.

Pir Sultan'ın hayatı hakkında ilk tarihi malûmatı, Prof. Fuad Köprülü tesbit etti. Sonra ben Pir Sultan namına mecmualarda tesadüf ettiğim 105 manzumeyi bir mukaddime ilâvesiyle neşrettim. Daha sonra Pertev Naili Boratav, Sıvas'ta mahalli tedkikler yaparak Pir Sultan hakkında epeyce menkabe topladı. Bunlardan bir kısmını önce mecmualarda neşretti. Müteakiben Baki Gölpınarlı ile birlikte «Pir Sultan» adlı bir kitap çıkardı. Bu eserde bu şairin 167 manzumesi münderiçtir. Benim neşrettiğim nefesler de bu esere aynen alınmıştır.


 Kütüphanelerde yaptığım araştırmalar sayesinde bugün Pir Sultan'ın henüz neşredilmemiş bir takım şiirlerine daha sahib bulunuyorum. Fakat bütün bu şiirlerin mutlak surette bu şaire âid olduklarını iddia etmek kabil değildir. Bunlar arasında yanlış olarak Pir Sultan'a isnad edilenler de şüphesiz ki mevcuddur. Hattâ «Pir Sultan» adıyla neşredilen ikinci kitapta «Pir Sultan'ın olduğu şübhe götürmiyen şiirler» başlığı altında neşredilen kısımda bile, ona âidiyeti şübheli olan manzumeler vardır. Meselâ:

Önüme bir çığır geldi
Bir ucu var şar içinde

Ben dahi nesne bilmezem
Allah bir Muhammed Ali

Hakikat bir gizli sırdır
Açabilirsen gel beri

Bir nefescik söyleyeyim
Dinlemezsen neyleyeyim
Aşk deryâsın boylayayım
Ummâna dalmağa geldim

Ben dervişim diye göğsün gerersin

Hak'kı zikretmeğe dilin var mıdır


Matlalı nefesler; bir takım mecmualarda «Hatayî», bir takım mecmualarda da «Pir Sultan» namına kayıdlıdır. Şu halde bu nefeslerin hiç olmazsa «Pir Sultan'ın olduğu şübheli bulunan şiirler» başlığı altındaki kısımda neşri iktiza eder. Mecmualarda Pir Sultan namına kayıdlı bulunan şiirlerin mühim bir kısmı şübhesiz ki onundur. Fakat muayyen bir şi'ri mutlak surette «Pir Sultan'ındır» diyebilmek için daha zamana ve yeni yeni vesikalara ihtiyaç vardır. Kul Himmet, Kul Âdil, Kul Hüseyin... gibi aynı akîdenin müterennimi olan ve aynı şekillerle manzumeler yazan bu şairlerin eserleri ekseriyetle birbirlerine karıştırılmıştır. Bundan dolayıdır ki bütün bu şiirleri mecmualarda görüldüğü gibi neşretmek, fakat daima ihtiyatlı bulunarak kuvvetli deliller buluncaya kadar kat'i hükümler vermemek zaruridir.


 Pir Sultan, değerli bir şairdir. Manzumelerini tamamen hece vezniyle ve âşık edebiyatı tesiri altında vücûda getirmiştir. Kızılbaşlık akidelerini sade bir dille ve canlı bir ifade ile teren­nüm eden bu şair, bir kısım aşk şiirleri de ibda etmiştir. Onun asırlarca büyük bir şöhret temin ettiğini ve eserlerinin beste­lenerek uzun zamanlar hâfızalarda yaşadığını da biliyoruz.

Bu meşhur ve muktedir şairin bazı nefeslerini dercediyorum: :

—1 —

—Koşma tarzındaki nefesler —


Çeke çeke ben bu derdden ölürüm
Seversen Ali’yi değme yâreme
Ali’nin yoluna serim veririm
Seversen Ali’yi değme yâreme

Ali’nin yâresi yar yâresidir
Buna merhem olmaz dil yâresidir
Ali’yi sevmeyen Hak’kın nesidir
Seversen Ali’yi değme yâreme

Bu yurd senin değil konar göçersin
Ali’nin dolusun bir gün içersin
Körpe kuzulardan nasıl geçersin
Geversen Ali’yi değme yâreme

Ilgıt ılgıt oldu akıyor kanım
Kem geldi dîdâra tâli’im benim
Benim derdim bana yeter hey canım
Seversen Ali’yi değme yâreme

Pir Sultan Abdal’ım deftere yazar
Hîlebaz yâr ile olur mu pazar
Pir merhem çalmazsa yâreler azar
Seversen Ali’yi değme yâreme


—2—

Şu yalan dünyâya geldim geleli
Şu gönlümün gamı gitmez dahi ne
Sevgili cânandan ayrı düşeli
Şu çeşmimin yaşı dinmez dahi ne

Neylersin sen anın çırağın yakub
Olurun olmazın kahrını çeküb
Dört yanımız aldı engeli rakib
Va’desi yetesi olmaz dahi ne

Gel dediğim yerde gelir isterin
Dur dediğim yerde durur isterin
Bir hâlimden bilir dilber isterin
Gönül sâhibisin bulmaz dahi ne

Pir Sultan Abdal der girdik bir yola
Dost odur ki dostun yolunda ola
Tedbîrin üstüne takdir havâle
Kulun kendi dediği olmaz dahi ne


— 3 —

Hak Muhammed Ali geldi dilime
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali
Küllî günâhımı aldım elime
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

Hadîce Fâtıma mihr-i mahabbet
Yine senden olur kuluna rahmet
İmam Hasan İmam Hüseyn mürüvvet
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmam Zeynelâbidîn’e erelim
İmamların dîvânına duralım
Doksan bin erlere niyâz edelim
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmâmı Ca’fer’dir dîdemin nûru
İmam Bâkır imamların serveri
Dilerim çektirmeye âh ü zârı
Mürvet günahıma kalma yâ Ali

Mûsi-i Kâzım’dan İmamı Rızâ
Umarım inâyet edesin bize
Günâhım çok benim deyeyim size
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

İmam Takî İmam Nakî’dir virdim
Anlara sığındım dayandım durdum
Hasan-ül-Asker’e yüzümü sürdüm
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali

Pir Sultan’ım tamam oldu sözümüz
Muhammed Mehdî’ye var niyâzımız
On iki imâma bağlı özümüz
Mürvet günâhıma kalma yâ Ali


— 4 —

Yemen ellerinden beri gelirken
Turnalar Ali’yi görmediniz mi
Hava üzerinde semâ’ ederken
Turnalar Ali’yi görmediniz mi

Kim buldu deryâda balık izini
Eğildim öptüm Kanber’in gözünü
Turnalardan işittim âvâzını
Turnalar ol şâhı görmediniz mi

Şâhım Hayber kalesini yıkarken
Niçe münkir helâk oldu bakarken
Muhammed Ali Mi’râce çıkarken
Turnalar ol şâhı görmediniz mi

Pir Sultan'ım eder konub göçelim
Gelin kevser şarabından içelim
Ali’nin uğruna serden geçelim
Turnalar ol şâhı görmediniz mi


— 5 —

Derdim çoktur Kangısına yanayım
Yine tâzelendi yürek yaresi
Ben bu derde kande derman bulayım
Meğer Şah elinden ola çâresi

Türlü donlar giyer gülden nâziktir
Bülbül cevr eyleme güle yazıktır
Çok hasretlik çektim bağrım eziktir
Güle güle gelir canlar pâresi

Benim uzun boylu servi çınarım
Yüreğime bir od düştü yanarım
Kıblem sensin yüzüm sana dönerim
Mihrabımdır kaşlarının arası

Dîdâr ile mahabbete doyulmaz
Mahabbetten kaçan insan sayılmaz
Münkir üflemekle çırağ söyünmez
Tutuşunca yanar aşkın çırası

Pir Sultan’ım katı yüksek uçarsın
Selâmsız sabahsız gelir geçersin
Dilber mahabbetten niçin kaçarsın
Böyle midir yolumuzun türesi


—6—

Sabahtan cemâlin seyrân eyledim
Gönüller perişan elinden sunam
Nice bekleyeyim gurbet illerde
Hiç bilir yok mudur hâlinden sunam

Tîğ-i gamzelerin müşgbû kokmaz
Yâr elâ gözlerin hışm ile bakmaz
Cemâlin görene cennet gerekmez
Güneş midir doğdu yüzünden sunam

Kemhâlar giyinip zünnar bağlanmaz
Eser seher yeli teli ırganmaz
Sen gidelden deli gönül eğlenmez
Bir bergüzar versen telinden sunam

Sen seher yelisin gider gelmezsin
Gelirsen de bana bakî kalmazsın
Seni uçuranlar murad almasın
Seni kim uçurdu gölünden sunam

Pir Sultan Abdal der cemâlin güzel
Aradım bulmadım bir haber yazar
Şimdi senin ismin cenneti gezer
Kalma bizim için yolundan sunam


—7—

Seyrân ettim erenlerin demini
Kudret kandilini yanarken gördüm
Burâk olub içtim âb-ı hayattan
Hazret- Peygâmber’i kanarken gördüm

Günde bin kez Hak’ka şükür ederken
Veysel erenler katarın yederken
Mûsâ Hak’kın dîdârına giderken
Hızır müşkilini anarken gördüm

Halil Kâ’be yaptı insan gelmeğe
Şüphesiz günahlar kabûl olmağa
İsmail uğruna kurban kılmağa
Bir melek bir koyun yederken görüdüm

Nerden düşman gelir ise duyardı
Dost uğruna cân ü başı koyardı
Her gün Hamza âşikâre gezerdi
Ali’yi Düldüle binerken gördüm

Vefâsı yok imiş şunda fenânın
Hisâbı yok imiş mülke konanın
Yavrusun aldırmış garib ananın
Parlayı parlayı yanarken gördüm

Pir Sultan’ım eder şunda gelmişler
Dizilmişler duâsını almışlar.
Bir birinin eteğini tutmuşlar
Müşkilin mürşide tınarken gördüm


—8—

Şecaatin varsa kalbinde sakla
Nasîhatim dinle sakın gururdan
Bir işin önünden sonunu yokla
Nasihatim dinle sakın gururdan

Hünerim var ise yerini devşir
Bir söz söyleyicek kalbinde pişir
Ululanmak bir Mevlâ’ya yaraşır
Nasihatim dinle sakın gururdan

Hatırın yıkarlar hatır yıkınca
Göz yaşı yenilmez taşup akınca
El elden üstündür arşa erince
Nasihatim dinle sakın gururdan

Oku asılanın yayı yasılur
Gazîler kılıcı arşa asılur
Gurûr ile kahramanlar basılur
Nasîhatim dinle sakın gururdan

Pir Sultan'ım ulular izini izle
Kemliği terk edüb eyliği gizle
Hasmın karıncaysa merdâne gözle
Nasihatim dinle sakın gururdan

— 9 —

Muhammed Ali’nin kurduğu yoldur
Ak üstünde kara seşebilirsen
İ’tikadı dilden söyleyen dildir
Ali’nin sırrına erebilirsen

Erenler seni ol ceme katarlar
Kötü amellerin taşra atarlar
Bir gün yularından çeküb tutarlar
Çektikleri yere varabilirsen

Erenler seni ol ceme getürür
Kalmış işlerimi Hak’ka yetürür
Gördün mü Hak anda mihman oturur
Mihman gözü ile görebilirsen

Aslı Mervan olan katara gelmez
Küfrü îmân eden âşıklar ölmez
Mü’minin suâli ahrete kalmaz
Dünyâda suâlin verebilirsen

Pir Sultân Abdal’ım eller men’olur
Dört kapudan bir gün birden yol olur
Dünyâda âhıret doğru yol olur
Verdiğin ikrâra durabilirsen


—10—

Hak içün kendini kurbân eyleyen
Şâh-ı Merdan oğlu İmam Hüseyin
Cümle erenlere fermân eyleyen
Erenler serdârı İmam Hüseyin

Muhammed Ali’nin çeşmi çırağı
Erenler yolunun gülşeni bağı
Ciğerler pâresi gönül durağı
Gözlerimin nûru İmam Hüseyin

Ceddi Muhammed’dir atası Ali
Anası Fâtıma cihan evveli
Cümle evliyâlar ederler beli
Evliyâlar pîri İmam Hüseyin

Bâtının sultânı mü’minler şâhı
Gaib âleminin şems ile mâhı
Şah Hüseyn’im deyü ederler âhı
Mâtem ile zârı İmam Hüseyin

Pir Sultan’ım eydür tutar dâmânım
Dostunun dostuyuz biz hânedânın
Dü çeşmi değil mi Şâh-ı Merdânın
Erenler hünkârı İmam Hüseyin


— 11 —

Şu karşıki karlı dağı gördün mü
Rüzgârın bulmuş eriyüb gider
Akan sularından ibret aldın mı
Yüzünü yerlere sürüyüp gider

Sürünün önünde giden avcılar
Sıcak sıcak günde yakar güneşler
Evel ezel yemiş veren ağaçlar
Anlar da kalmamış kuruyub gider

Kadirsin Allah’ım sen de kadirsin
Üstümüze dört direkli çadırsın
Çağırdığımız yerde hâzır nâzırsın
Cümlemiz üstüne yürüyüp gider

Deryâmız derindir bizim boylanmaz
Bin nasihat etsen biri dinlenmez
Gidi merkeb hiç bir yere bağlanmaz
Başında yuların sürüyüb gider

Pir Sultan’ım söyler sözü özünden
Âşıksın sakınır iki gözünden
Olur olmaz münkirlerin sözünden
Eksilmez gölümüz kuruyub gider

—12—

Hey erenler bir müşkilim var benim
Server Muhammed’in nûru kandedir
Aşka düştüm gece gündüz yanarım
Muhammed Ali’nin nûru kandedir

Serim verdim erenlerin yoluna
Gönül arzu çeker cennet bağına
Ol Muhammed Mustafâ’nın yoluna
Uğrayan mürûrun yolu kandedir

Yedisi sırdadır ayanda beşi
Allah’a ma’lûmdur her kulun işi
Üçyüz altmış altı nerdüban başı
Akan ırmakların gölü kandedir

Yalancı dünyânın varın getüren
Zemheride gonca gülün bitüren
Güğercin donuna girmiş oturan
Hünkâr Hacı Bektaş Veli kandedir

Pir Sultân’ım eder üçler yediler
Yolun kılıcını yola kodular
Dil verüp de söyle kılıç dediler
On iki imamın yolu kandedir

— 13—

Gidi Yezid bize Kızılbaş demiş
Meğer şâhı sevdi dese yoludur
Yetmiş iki millet sevmedi şâhı
Biz severiz şâh-ı Merdan Ali’dir

Muhammed dînidir bizim dînimiz
Tarîkat altında geçer yolumuz
Cebrîl-i emindir hem rehberimiz
Biz mü’miniz mürşidimiz Ali’dir

Gidi Yezid biz de haram yemedik
Bâtında gördüğümüzü demedik
İkrâr birdir dedik geri gönmedik
Yedileriz birincimiz Ali’dir

Pir Sultan der ki Hak’kadır yolumuz
Evvel kurban verdik şâha serimiz
On iki imam meydanında dârımız
Biz şehîdiz serdarımız Ali’dir

— 14 —

Gözün açık ise gel gir katara
Bu yol görenindir körün değildir
Ne yitirdin ne ararsın bu yerde
Bu gül bülbülündür hârın değildir

Benim mürşidim Muhammed Ali’dir
Mürşidin dîdâr-ı Hak dîdârıdır
Girebilir isen gönül evidir
Giremezsen sakın yerin değildir.

Kapuya varmadan dibe geçilmez
Mürşid olmayınca müşkil seçilmez
Çarşıya varmadan dükkân açılmaz
Bezestan ararsın şarın değildir

Bak şu erenlerden gelen da’vâya
Çakal kâr eylemez şâhin avına
Pir Sultan’ım eder çağır pîrine
Erüb yetişmezse pîrin değildir

— 15 —

Hey gaziler mürvet kaldı mı şunda
Güzel şâha giden yollar bu mudur
Gönlüm arzû edüb çekinür anda
Hânedân’a giden yollar bu mudur

Yolumuz aşub Hama’dan Mardin’den
Yandı ciğer kebâb oldu derdinden
Erzurum’un Kösedağın ardından
Güzel şâha giden yollar bu mudur

Hânedandır yine Şâh’ın illeri
Tâze açılmış tomurcuk gülleri
Sabah sabah eser seher yelleri
Güzel şâha giden yollar bu mudur

Kubbesi taşı yok dübdüz ovalar
Çeşmim yaşı biribirin kovalar
Size derim hey gerçekler ağalar
Hânedâna giden yollar bu mudur

Pir Sultan Abdal der çoşub gideriz
Coşuben haddinden taşub gideriz
Ay ile yıldızı aşub gideriz
Güzel şâha giden yollar bu mudur

—16—

— Semaî tarzındaki nefesler —



Güzel âşık çevrimizi
Çekemezsin demedim mi
Bu bir rızâ lokamısıdır
Yiyemezsin demedim mi

Yemeyenler kalır nâçar
Gözlerinden kanlar saçar
Bu bir demdir gelir geçer
Duyamazsın demedim mi

Bu dervişlik bir dilektir
Bilene büyük devlettir
Yensiz yakasız gömlektir
Giyemezsin demedim mi

Çıkalım meydan yerine
Erelim Ali sırrına
Cân ü başı Hak yoluna
Koyamazsın demedim mi

Âşıklar Kara bahtl- olur
Hak’kın katında kutl- olur
Mahabbet baldan tatl- olur
Doyamazsın demedim mi

Pir Sultan Abdal şâhımız
Hak’ka ulaşır râhımız
On iki İmam katarımız
Uyamazsm demedim mi

—17 —

Serseri girme meydana
Âşıklar ahvâl isterler
Kallaşlık ile urma dem
Tasdik ehli kal isterler

Uyan bu gaflet hâbından
İsbat ederler bâtından
Her âşıka sohbetinden
İkrâr ile yol isterler

Erenler oynar utulmaz
Bu yola hîle katılmaz
Bunda harmühre satılmaz
Ya gevher ya lâ’l isterler

Kılı kırk pâre ederler
Birin yol tutup giderler
Dile n- itibâr ederler
Hâl içinde hâl isterler

Pir Sultan Abdal neylersin
Müşkil halledip söylersin
Arısın çiçek yaylarsın
Yarın senden bal isterler


—18—

—Hatayî’ye nazîre


Yol içinde yol ararsın
Yol Muhammed Ali’nindir
Yetmiş iki dil içinde
Dil Muhammed Ali’nindir

Kani bizden evvel gelen
Beş vakti dâimâ kılan
On parmağı pınar olan
El Muhammed Ali’nindir

Varma câhilin yanına
Uğrarsın çerhin seline
Lâ’net Yezid’in canına
Din Muhammed Ali’nindir

Cennet kapusu açıldı
Misk ü anberler saçıldı
Bağ u bağçede açıldı
Gül Muhammed Ali’nindir

Söyler Pir Sultan’ım söyler
Hak’kın birliğini birler
Doğmuş âlemlere parlar
Nur Muhammed Ali’nindir