3. Ergenekon İddianamesi/SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ I-GİRİŞ
SORUŞTURMA EVRAKI İNCELENDİ
I-GİRİŞ
[değiştir]Ergenekon silahlı terör örgütü ne yönelik bu güne kadar yapılan soruşturma sonucunda, Ergenekon silahlı terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak, Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek, Halkı Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silâhlı isyana tahrik etmek, Halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, Terör örgütüne ait silahlan depolamak, Genel güvenliği kasten tehlikeye sokacak şekilde patlayıcı madde kullanmak, Nitelikli kasten öldürmeye azmettirmek, Yasaklanan bilgileri temin etmek, Kişisel verileri kaydetmek ve bağlı pek çok suçu işlemekten şüpheli 86 kişi hakkında 10.07.2008 tarih 2007/1536 sor-2008/968 esas ve 2008/623 sayılı iddianame ile, yine aynı soruşturmanın devamı niteliğinde olan 56 Şüpheli hakkında 08.03.2009 tarih ve 2009/51 lsor- 2009/268 esas ve 2009/ 188 sayılı iddianame ile kamu davası açılmış olup söz konusu davalar İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/209 ve 2009/ 85 esas sayılı dosyalarında derdest bulunmaktadır.
Soruşturması tamamlanan 52 şüpheli hakkında bu iddianame hazırlanmış olup haklarındaki soruşturma halen devam eden diğer şüpheliler yönünden soruşturmaya Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2007/1756 sor. sayılı dosyası üzerinden devam edilmektedir.
Yukarıda açık kimlikleri yazılı şüpheliler ile İstanbul 13.Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/209 ve 2009/85 esas no sayılı dosyalarında yargılanan sanıkların aynı örgütün faaliyeti çerçevesinde eylem ve faaliyetlerine devam ettikleri, bir kısım şüphelilerin eylem ve fiillerin diğer sanıkların eylem ve fiillerinin devamı ve tamamlayıcı nitelikte olduğu her dava dosyasındaki delillerin diğer davalardaki deliller ile irtibatlı bulunduğu, bu haliyle Ceza Muhakemesi Kanununun 8 inci maddesine göre herüç dava arasında fiili ve hukuki irtibat olduğu anlaşıldığından, dava birleştirme talepli olarak açılmıştır.
Ergenekon silahlı terör örgütü ne yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında bugüne kadar elde edilen deliller ve ulaşılan sonuçlarla ilgili kısa açıklamalar yapılacaktır.
Ergenekon silahlı terör örgütü nün, hücre tipi bir yapılanmaya haiz gizli bir örgüt olması, yapılanmasını geniş bir alana yaymış bulunması, devlet içersinde değişik kurumlara sızması, gerçekleştirdiği eylemlerin yada teşebbüs ettiği eylemlerin niteliği bir taraftan örgütün büyüklüğünü gösterirken diğer taraftan da tüm yapılarının ve mensuplarının aynı anda deşifre edilmesini zorlaştırmıştır
Örgütün ana dokümanları arasında yer alan Ergenekon kodlu dokümanında "POLİTİKALAR" başlığı altında "21. yüzyılda kaçınılmaz bir biçimde Dünya politikalarını ve siyasetçilerini istihbarat örgütleri biçimlendirilecektir.... Dünyada var olabilmiş tüm sistemler, ülke çıkarları ve mevcut rejim ilkelerine aykırı ideolojilere sahip siyasileri engellemiştir. Bunun ise iki yolu vardır. "(1) suikast, (2) dezenfarmosyondur."
Suikast operasyonlarına gerek duyulmaması için, siyasi portreler çok ciddi biçimde analiz edilmeli, ortak ideallere uygun siyasilerin seçim kampanyaları organize edilerek parlamentoda etkin ve güçlü bir biçimde yer alabilmeleri sağlanmalı, böylelikle parlamento ülke çıkarlarına uygun biçimde işler hale getirilmeli, içte ve dışta saygın bir etkinliğe kavuşturulabilmelidir. Bu ve benzeri faaliyetler, tüm dünyada istihbarat örgütlerinin varlık ve görev nedenleri arasında yer alır.
İçte ve dışta ortak ve benzer idealler doğrultusunda faaliyet gösteren ulusal ve uluslararası legal ve illegal örgütler ile işbirliğine yönelmek kaçınılmaz bir zorunluluktur." denilmiştir. Ergenekon silahlı terör örgütü 'ne yönelik bu güne kadar yapılan soruşturmada , ele geçirilen örgütsel içerikli dokümanlar ve elde edilen deliller çerçevesinde,örgütün nihai amacının, Sürekli iç çatışma kaos, komşu ülkeleri ile düşman, dünyaya kapalı, Avrupa birliği ve insan haklarına karşı, ekonomik kriz, iç etnik çatışmalar ve naylon terör örgütleri ile uğraşan ve ekonomik yönden zayıf bir devlet imajı oluşturulmaya çalışılarak, devlet otoritesini içte ve dışta zafiyete uğratmak, ülkeyi yönetilemez hale getirmek, böylece ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ' nün daha rahat yönetip,yönlendirebileceği siyasal iktidarlar oluşturmak,örgütün belirlediği gizli amaç ve prensiplerinin dışına çıkan tüm siyasal iktidarları değişik yöntemlerle kontrol altına almak, bu başarılamadığı taktirde Yasama ve yürütme organlarını devirip kendi ideolojik amaçları doğrultusunda devlet yönetimini ele geçirmek olduğu anlaşılmaktadır.
Örgütsel dokümanlar incelendiğinde, bu amaca ulaşmak için araç olarak,
Naylon terör örgütlerinin oluşturulması,
Mafyanın ve uluslararası uyuşturucu ticaretinin kontrol altına alınması,
Medyanın kontrol altına alınması,
Sivil toplum kuruluşlarının kontrol altına alınması,
Siyasi partilerin kontrol altına alınarak siyaset dünyasına yön verilmesi,
Gerektiğinde siyasilere suikast düzenlenmesi,
Örgüte eleman kazandırmak ve gelir sağlamak için illegal tüm yolların kullanılması, Benimsenmiştir.
Bu amaçların gerçekleştirilmesi için 1999 tarihinden örgütün itibaren yeni bir yapılanma içine girdiği ve süreçte, öncelikle,
Ergenekonun yeniden yapılanması,
Devletin yeniden yapılanması,
Sivil unsurların yemden yapılanması(LOBİ),
Mafyanın yeniden yapılanması,
Medyanın yeniden yapılanması, yönünde alınan kararların ve belirlenen prensiplerin yazılı hale getirilerek örgütün devamlılığının ve gizliliğinin sağlanması amaçlanmış, örgütün tüm prensipleri "ergenekonun yeniden yapılanması" kodlu örgütsel içerikli doküman da belirlenmiş ve hiyerarşik yapısının da burada öngörülen katı kurallara göre oluşturulduğu anlaşılmıştır.
Bu kapsamda Ergenekon silahlı terör örgütü nün darbe çalışmaları çerçevesinde sanık Mehmet Şener ERUYGUR başkanlığında faaliyet gösteren Cumhuriyet Çalışma Grubunun, medya yapılanmasından mafya yapılanmasına, üniversite yapılanmasından, sendika yapılanmasına, sivil toplum kuruluşlarından üniversite gençlik yapılanmasına kadar aktif olarak örgütlenme faaliyetlerini sürdürdüğü görülmüştür.
Yasama ve Yürütme organını devirmeye teşebbüs eylemlerinde tüm bu örgütlenmeleri aynı anda devreye sokarak sözde toplumsal refleksi harekete geçirme adına tertipledikleri mitingler vasıtasıyla kendi kurallarının uygulanacağı bir sistemin kurulması için aktif olarak çalıştıkları anlaşılmaktadır.
Örgütün, kendi bünyesine aldığı ve devletin tüm birimleri içinde yer alan üyelerinin tayin ve terfi işlemleriyle ilgilendiği , örgüt üyeleri hakkında açılmış davaları da lehlerine sonuçlandırmak için girişimlerde bulunmak suretiyle örgüt üyelerinin örgüte bağlılık ve sadakatlerinin arttırılmasını sağlamayı amaçladıkları.
Önceki iddianamemizde ERGENEKON YAPILANMASI NEDEN BİR TERÖR ÖRGÜTÜDÜR başlığı altında;
"Çeşitli kişilerin bir araya getirerek meydana getirdikleri bir örgütlenmenin Türk Ceza Hukuku uygulaması bakımından terör örgütü ve bir kimsenin de terör suçlusu sayılabilmesi için; 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda, Türk Ceza Kanununda ve yargısal içtihatlarda gösterilen unsurların bu örgütlenmede ve kişilerde bulunması gerekli ve zorunludur.
3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununda bunun için aranan ölçüler kanunun 1. maddesinde ayrıntılı olarak gösterilmiştir. Buna göre;
Örgütlenmenin cebir ve şiddet kullanarak, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden birini kullanmayı benimsemiş olmalıdır.
Yine örgütlenmenin Anayasamızda belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasal, hukuksal, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmeyi, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmeyi, Devlet otoritesini zaafa uğratmayı veya yıkmayı veya ele geçirmeyi, temel hak ve hürriyetleri yok etmeyi, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmayı amaçlamış olmalıdır. Örgütlenmenin sayılan bu hedeflerin bir ya da bir kaçını da amaçlamış olması mümkündür.
Örgütlenmedeki üye sayısı en az 3 kişi olmalıdır.
Aynı Kanunun 3. ve 4 maddelerinde doğrudan terör suçları ile terör amacıyla işlendiğinde terör suçu sayılan suçlar gösterilmiştir.
Yine uygulamanın son derece haklı olarak "Silahlı Terör Örgütü" diye kabul ettiği "Silahlı Örgüt "ün düzenlendiği 5237 sayılı TCK.nun 314. maddesi ile bu maddenin gönderme yaptığı 5237 sayılı TCK.nun 220, maddesinde oldukça ayrıntılı ölçütler getirilmiş bulunmaktadır.
Bu maddeler ile getirilen silahlı terör örgütüne ilişkin düzenlemelere bakıldığında, bu örgütlenme sadece Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzenine karşı işlenecek suçlar bakımından kurulabilecektir. Bu suçlar 5237 sayılı TCKnun 302 ve 316. Maddeleri arasında düzenlenen suçlardır.
Bu örgütlenme mutlaka silahlı ve en az 3 kişiden oluşmalıdır. Örgütlenmede hiyerarşik bir yapı, süreklilik arz eden bir sistem bulunmalı ve örgütlenme amaçladığı suçu işlemek için araç gereç bakımından elverişli vasıtalara sahip olmalıdır.
Soruşturma kapsamında ele geçirilen temel ve tali örgütsel dokümanlar, tanık beyanları, aramalarda elde edilen ipuçlarından yola çıkılarak ele geçirilen silah, mühimmat, eylem planları, devletin ve uluslararası kuruluşların en iyi korunan mahallerinden çıkarıldığı anlaşılan ve gizli kalması gereken belgeler diğer delillerle birlikte bir bütün olarak incelenip, yukarıda gösterilen ölçüler göz önüne alınarak Ergenekon silahlı terör örgütü nün değerlendirilmesi isabetli olacaktır.
Soruşturma kapsamında ortaya çıkarılabilen şekliyle bir örgütlenmenin mevcut olduğu tartışılamaz açıklıkta bir olgudur. Vahamet arz eden eylemleri bir yana bırakılsa görmezden gelinse bile ele geçirilen temel dokümanlarına göre örgüt, hedeflerine ulaşmak için cebir ve şiddet kullanarak; korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinin sadece birini değil hepsini benimsemektedir.
Anayasamızda belirtilen Cumhuriyetimizin temel niteliklerini yorumlamak, bunların uygulanmasını sağlamak ve takip etmek, Cumhuriyetimizin düzenini korumak gibi işlevler Anayasal bir görev olarak meşru devlet organlarına aittir. Anayasamızın açık ve herkes tarafından anlaşılabilecek düzenlemelerine karşın örgüt bu organları yok saymakta, Cumhuriyetin niteliklerine Anayasal tanım ve anlayış dışında örgütün illegal amaçlarına meşruiyet sağlama yönünde gayrı meşru yaklaşımlar getirmektedir. Oluşturduğu paravan doktrin doğrultusunda, bu yaklaşımların doğurduğu illegal sonuçları korumak için, benimsemiş bulunduğu terör yöntemlerini kullanmaktadır.
Soruşturma kapsamında şüphelilerin ev ve işyerlerindeki aramalarda ele geçirilen devletin arşivlerinde olması ve çok gizli kalması gereken aralarında iç ve dış güvenliğimize ait evrakın da bulunduğu binlerce sayfalık belgeler, kamu görevlilerinden TSK mensuplarına, işadamlarından siyasetçilere hatta Yüksek Yargı mensuplarına kadar toplumdaki her kesimden insanın özel hayatına ilişkin gizli kalması gereken bilgileri ihtiva eden ve ancak oluşturulacak özel donanımlı ekipler tarafından yapılabilecek istihbari çalışmalar, fişlemeler, en üst düzeyde korunması gereken üst düzey devlet adamlarının koruma planları ve evlerinin krokileri, ele geçirilen kamu düzenini ve toplumsal barışı bozmaya yönelik olarak vatandaşların kalabalık biçimde birlikte bulundukları alışveriş merkezleri ve üst geçitlere ilişkin eylem planları düşünüldüğünde, örgütün Devlet otoritesini zaafa uğratılması veya yıkılması veya ele geçirilmesi, temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesinin amaçlanmasının, iç ve dış güvenliğimiz bakımından ne derece büyük bir tehdit oluşturduğunu apaçık gözler önüne sermektedir.
Soruşturma kapsamında yakalanan örgüt mensuplarının sayısı nedeniyle örgüt, Kanunda gösterilen "en az 3 kişinin mevcudiyeti" koşulunu fazlasıyla taşımaktadır.
Soruşturma kapsamındaki örgüt, Terörle Mücadele Kanunu'nun 3. maddesinde gösterilen ve doğrudan terör suçları arasında bulunan 5237 sayılı TCK.nun 311. maddesinde düzenlenen Yasama Organına karşı ve 312. maddesinde gösterilen Yürütme Organına karşı suçu işlemek üzere kurulmuştur. Yine örgüt Terörle Mücadele Kanunu'nun 4. maddesinde gösterilen suçları da örgütün faaliyeti cümlesinden işlemekte, ayrıca gelecekte de işlemeyi amaçlamaktadır.
5237 sayılı TCK.nun 314. maddesinde düzenlenen silahlı terör örgütü yukarıda gösterildiği gibi, maddenin TCK'nda yer aldığı kısmın 4. ve 5. bölümlerinde yazılan suçları işlemek üzere kurulabilir. Örgütün işlemeyi amaçladığı suçlar bahsedilen bu kısmın 5. Bölümünde bulunmaktadır.
Silahlı bir örgüt olduğunda kuşku bulunmayan bu örgüt çok sayıda, vahim nitelikte, illegal yollardan örgüte sağlanmış bulunan ve tabancadan uzun namlulu tüfeğe, el bombasına kadar her türlü silah ve mühimmatı örgütün amaçları doğrultusunda kullanmakta, gelecekte eylemlerinde kullanılmak üzere saklamaktadır. Silahların çeşitliliği, miktarları ve arz ettiği vahamet ile sağlanma şekilleri örgütün Yasama organını ve Yürütme organını cebren ortadan kaldırarak veya çalışamaz duruma getirerek Terörle Mücadele Kanununun 1. Maddesinde belirtilen "Devlet otoritesini zaafa uğratmayı veya yıkmak veya ele geçirmek" hedefini gerçekleştirmek bakımından ne kadar kararlı ve yeterli olduğunu göstermektedir.
Temel dokümanlarında belirtildiği gibi örgüt, oluşturulan hiyerarşik yapı iş bölümüne ve uzmanlığa dayalı olarak süreklilik gösteren bir sisteme kavuşturulmuştur.
Türkiye Cumhuriyeti, bölünmez ülkesi ve yıkılmaz devleti ile, bölücü ve yıkıcı terör diye adlandırılan iki ana terör koluna karşı kararlı ve başarılı bir mücadele vermektedir. Mücadele sürecinde terörün ortaya çıkış şekline göre beliren terör örgütü kalıplarının sınırları belirginleşmiş ve bunlarla mücadelede eşsiz bir uzmanlık sağlanmıştır. Ancak Ergenekon silahlı terör örgütü hem amaçları doğrultusunda doğrudan ya da paravan ve taşeron yapılarla faaliyetlerine devam etmiş hem de bilinen terör örgütü kalıpları içerisine girmekten kaçınmıştır. Böylece Devletin terörle mücadeledeki sarsılmaz kararlılığını icra eden güvenlik görevlileriyle karşılaşmaktan fevkalade sakınarak, varlığının fark edildiği durumlarda da her türlü dezenformasyon yöntemlerini kullanarak gizlenmesini bilmiştir.
Ergenekon silahlı terör örgütü nün anlaşılıp kavranabilmesi için bölücü ve yıkıcı diye adlandırılan terör örgütlerinden farklı olarak ele alınmalı ve değerlendirilmelidir. Ergenekon silahlı terör örgütü bilinen dini motifli veya Marksist Leninist metotları benimsemiş terör örgütlerinden ideolojik olarak farklı bir yapı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu yapı temelde, Cumhuriyetimizin temel niteliklerinin örgütün amaçları doğrultusunda istismarına, örgütün amaçları doğrultusunda netice vermeyen demokratik tercihlerin gayrı meşru sayılmasına ve sonuçlarına karşı açık veya örtülü cebri mücadele verilmesine dayalıdır. Örgütün üye profilinin çeşitliliği, ancak örgütün amaçları dikkate alındığında anlaşılabilir. Amaç Yasama ve Yürütme organlarının cebren ortadan kaldırılması veya çalışamaz duruma getirilmesi olduğunda, itiyadi suçluların, esrar kullanıcılarının, mafya mensuplarının, gazetecilerin, devletin emekli ya da halen görevde olan memurlarının, benzemez, benzetilemez ve normal koşullarda bir araya gelmez kimlikteki başka kişilerin örgütün amaçları doğrultusunda iş bölümü ve hiyerarşi içerisinde bir örgüt yapısı etrafında bir arada tutulmaları zorunlu olmaktadır. Bu bağlamda Cumhuriyet Gazetesine bomba atılması ya da Danıştaya yapılan menfur saldırı örnekleri ele alındığında, soruşturma kapsamında ortaya çıkan verilerden hareketle; bu eylemlerin yapılması, kamuoyunun örgütün amaçları doğrultusunda yönlendirilmesi, eylemden hemen sonra yapılan ve yaptırılan acil ve olgusal gerçekliğe uygun olmayan açıklamalar ve benzeri tüm faaliyetler örgütün amacına ulaşabilmek için sahip olması gereken üye profilinin bilinen terör örgütlerinin üye profilinden farklı olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Ayrıca bir kısım örgüt mensuplarının kılık ve kıyafetlerini değiştirerek İstanbul'daki bazı dini gruplara örgütün amaçları doğrultusunda sızmaları, bir kısım örgüt mensuplarının da Ankara da Hizb-ut Tahrir örgütüne sızmaları bilinen terör yöntemleriyle açıklanamayacaktır. Bu nedenlerle Ergenekon silahlı terör örgütü nü ülkemizde bu güne kadar ortaya çıkarılmış terör örgütlerine bakarak değerlendirmeye çalışmak sığ ve sonuçsuz bir çabadan öteye geçemeyecektir.
Soruşturma sonucunda bir kısmı ortaya çıkarılan Ergenekon silahlı terör örgütü nün, gerçekleştirdiği bir eylemden sonra ankesörlü telefondan gazeteleri arayıp eylemi üstlenmesi ya da elinde kaleşnikofla kırlardan kentlere yürümek isteyen devrimcilerden oluşan kadrolara sahip olmasını beklemek Devletimizin karşı karşıya olduğu tehlikeyi algılayamamış olmakla eş değerdedir.
Yukarıda gösterilen ölçüler ve bu ölçüler bakımından yapılan değerlendirmelere göre; Ergenekon silahlı terör örgütü Terörle Mücadele Kanunu ve 523 7 sayılı TCK hükümlerine göre silahlı bir terör örgütüdür. Bunun doğal sonucu olarak ta bu örgütün mensupları hem mensubiyetleri bakımından hem de mensubu bulundukları örgütün işlemeyi amaçladığı suçlar bakımından terör suçlusudurlar." Şeklindeki tanımlamalar ve tespitlerimiz bu iddianamemizde yer alan tüm şüpheliler içinde geçerlidir.
Ergenekon silahlı terör örgütü ' nün TSK içersindeki faaliyetlerini "Karargah Evleri" ismi altında da gizli hücre yapılanması ile yürüttükleri tespit edilmiştir. Bu kapsamda tutuklu sanıklar Neriman AYDIN ve Kemal AYDIN'm Kara Kuvvetleri ve askeri okullardaki örgütlenme faaliyetlerinden sorumlu oldukları, ve bu amaçla açtıkları evlerde örgüte eleman kazandırmak için çalışmalar yaptıkları,şüpheli Cengiz Köylü'nün ise Hava Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdiği,Erbay ÇOLAKOĞLU'nun ise Deniz Kuvvetlerine bağlı alt birimlerin yapılanmasında görev aldığı anlaşılmıştır.
Kara Kuvvetlerinde görevli şüpheli Mustafa DÖNMEZ in, tutuklu sanık Emin GÜRSES'le örgütsel irtibatlarının bulunduğu, ayrıca örgüte ait silah ve askeri mühimmatı değişik yerlerde gizlediği belirlenmiştir.
Şüpheliler Mustafa KOÇ, Cihandar HASANHANOGLU'nun Cumhuriyet Çalışma Grubu faaliyetlerinin yürütülmesinde görev aldıkları tespit edilmiştir.
İbrahim Şahin liderliğinde eylem ve suikast amaçlı olarak oluşturulduğu anlaşılan hücre yapılanmalarının, emniyet görevlileri ve asker kişilerden seçilmek suretiyle meydana getirildiği, Emniyet yapılanmasının ağırlıklı olarak özel harekat dairesi başkanlığında çalışmış kişilerden oluştuğu anlaşılmıştır.
Askeri yapılanma içinde yer alan asker kişilerin, diğer örgüt üyeleri gibi emekli oldukları dönemde de aktif olarak Ergenekon silahlı terör örgütü yapılanmasında yer aldıkları,bu kapsamda şüpheli Mustafa Levent Göktaş'ın da özel kuvvetler komutanlığından emekli olmasından sonra örgütsel faaliyetlerini devam ettirdiği, şüphelilerden İlyas ÇINAR' Hasan Ataman YILDIRIM ve Hüseyin Vural VURAL, emekli olmalarına rağmen örgüt içi istihbarat ve örgüt üyelerinin motivasyonunun sürdürülmesi faaliyetlerini yürüttükleri, açılan davalarda yargılanan örgüt üyelerinin mahkemede örgüt aleyhine ifade vermemeleri ve örgütte çözülme olmaması amacıyla çalışmalar yaptıkları belirlenmiştir.
Şüpheli Mustafa Hüseyin BUZOĞLU'nun, özellikle Tuncer KILINÇ ve Münür Kemal YAVUZ'dan temin ettiği devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından gizli kalması gereken belgeleri örgüte ait özel istihbarat arşivine konulmak üzere sakladığı, yine diğer örgüt üyelerinden elde ettiği gizli belgeleri adı geçen örgüt üyelerine gönderdiği,ayrıca şüpheli Mustafa Levent GÖKTAŞ 'm örgütün talimatıyla bazı üst düzey kamu görevlileri ve yargı mensuplarının özel yaşamları ile ilgili görüntülerini kayda aldığı ve yine bu kişileri dini inanışları,felsefi ve siyasal düşüncelerine göre kişisel verilerini hukuka aykırı olarak kaydedip sakladığı anlaşılmıştır.
Şüpheli Engin AYDIN'm , sanık İlhan Selçuk'un talimatı ile örgütün kamuda etkinliğini sağlamak amacıyla büyük ve küçük grupların katılımı ile gerçekleşen toplantılar tertip ettiği,özellikle otellerde yapılan toplantıya katılanların büyük kısmının örgütün gizli amaçlarından haberdar olmadıkları görülmüştür.
Şüpheliler Erol MANİSA, Mustafa Abbas YURTKURAN, FATİH HİLMİOĞLU, Rıza Ferit BERNAY ve Muhittin Erdal ŞENEL'in 2003-2004 yılları arasında C.Ç.G(Cumhuriyet Çalışma Gurubu)tarafmdan planlanan ve uygulamaya konulan darbe çalışmalarına iştirak ettikleri tespit edilmiştir.
Şüpheli Kemal Gürüz'ün örgütün üst düzey yöneticilerinin talimatları ile hareket ederek, kendilerinin kullanabilecekleri kişilerin üniversite yönetimlerine seçilmelerini sağlamak amacıyla, seçimlere haksız müdahalede bulunduğu,bazı basın mensuplarına muhalif adaylar hakkında asılsız iddialarla haber yaptırıp, yıpratmaya çalıştıkları anlaşılmıştır.
Şüpheliler Mehmet HABERAL ve Yalçın KÜÇÜK'ün örgütün yöneticisi konumunda bulundukları, birçok örgütsel konuda Yalçın KÜÇÜK'ün geliştirdiği stratejilerin uygulandığı, örgütün belirlediği strateji doğrultusunda üniversitelerde kadrolaşma faaliyetlerini yürüttükleri, Mehmet Haberal'ın bu amaçla örgüt üyesi Fatih Hilmioğlu'na talimatlar verdiği belirlenmiştir. Şüpheli Mehmet HABERAL İlhan SELÇUK, Yalçınve KÜÇÜK'ün geçmişte aym(kendi tabirlerine göre) örgüt evini paylaştıkları ,Yalçın KÜÇÜK'ün kendi notlarından anlaşılmıştır.
Şüpheliler Mehmet HABERAL'm Mustafa ÖZBEK, ve Erol MANİSA'mn örgütün medya finans yapılanması içinde yer aldıkları kendi medya kuruluşları dışında da örgütün merkez üssü olarak seçtiği yayın organlarına da doğrudan ve dolaylı olarak yardım ettikleri anlaşılmıştır.
Şüpheliler İbrahim ŞAHİN ile Fatma CENGİZ'in Ermeni kökenli kişiler hakkında bilgi temin etmeye, bir kısım girişimlerde bulunan kişilerin isimlerini tespit etmeye çalıştıkları, aralarındaki iletişim sırasında tespit edilen mesajlardan bir tanesinde İbrahim ŞAHİN'in kendisini "Ben Ermenilere karşı kurulan örgütün ilk başkanıyım " şeklinde ifadelerle tarif ettiği, bir başka mesajda ise, " asena görev var ermeni öldürülmeli" şeklinde talimat ilettiği anlaşılmıştır.
Şüphelilerin Sivas 'ta ikamet eden ve bölgedeki Ermeni vatandaşların ruhani lideri olduğu tespit edilen Minas DURMAZGÜLER'e yönelik eylem hazırlığı içerisinde bulundukları , Ermenilerden özür dilenmesi yönünde TBMM Başkanlığına dilekçe vererek kampanya düzenleyen kişilerin isim listesini temin ettikleri, İbrahim ŞAHİN' in evinde ele geçen suikast planlarına göre müştekiler Ali BALKIZ,Kazım GENÇ, Mesrob MUTAFYAN' a yönelik "tedhiş planları" hazırladıkları, Ankara Gölbaşı'nda ele geçen silahların planlanan suikastleri gerçekleştirebilecek sayı ve nitelikte olduğu, S-l isimli yapılanmada ve "tedhiş planlarında isimleri bulunan şüphelilerin bu suikastlerde görev alacak ekip olarak hazırlandığı kanaatine varılmıştır.
Şüpheli Mustafa DÖNMEZ ve İbrahim ŞAHİN grubundan elde edilen silah ve mühimmat dışında, firari Şüpheli Bedrettin DALAN'a ait Beykoz Poyrazköy'de bulunan istek vakfı arazisinde ele geçirilen çok sayıda silah, patlayıcı madde, lav silahı ve mühimmat ile ilgili soruşturmaya Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2009/969 sor .nolu dosyasında devam edilmektedir.
Soruşturma kapsamında elde edilen delillerden ERGENEKON SİLAHLI TERÖR ÖRGÜTÜ' nün 2003-2004 yıllarında ülkemizde darbe yapmak için plan ve projeler hazırladığı, bu planlarını uygulamaya koyarak darbeye teşebbüs ettikleri anlaşılmıştır
Fakat örgütün 2004 yılından sonra günümüze kadar gerçekleştirdiği ya da gerçekleştirmeyi planladığı eylemlere bakıldığında darbe teşebbüsünden hiçbir zaman vazgeçmediği, ülkede darbe zemini oluşturmak ve nihayetinde de Türk Silahlı Kuvvetleri içersindeki uzantıları ile hedefledikleri darbeyi gerçekleştirmek için faaliyetlerini sürdürdükleri görülmektedir.
Nitekim, 2003-2004 yıllarında hazırlanan "AYIŞIĞI" kod adlı darbe planında "AYIŞIĞI ve YAKAMOZ darbe planlarını hazırlayan ve uygulayacak olan kadrolar deşifre olur ve dağıtılırsa, planın aynen devam ettirilmesi için ikinci bir yapılanma oluşturulması ve bu yapılanmanın çok gizli tutulması" gerektiği belirtilmiştir.
Bu nedenle öncelikle Ergenekon silahlı terör örgütü nün 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilmeyi planladığı darbe teşebbüsü ile ilgili kısa bilgi verilecek sonrasında da örgütün 2004 yılından sonra da ülkede darbe zemini oluşturmak için gerçekleştirdiği ve gerçekleştirmeyi planladığı eylemler anlatılacaktır.
2003-2004 YILLARI İLE DAHA SONRAKİ YILLARDA GERÇEKLEŞTİRİLMESİ PLANLANAN ASKERİ MÜDAHALEYE ZEMİN HAZIRLAMA ÇALIŞMALARI
[değiştir]Ergenekon silahlı terör örgütü ne yönelik yapılan soruşturma çerçevesinde Şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR, Ahmet Hurşit TOLON, Hasan Atilla UĞUR ve Mustafa BALBAY'dan ele geçirilen dijital verilerde, 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilmesi düşünülen darbe planlarının, darbe planları çerçevesinde vapılan çalışmaların, CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU sunumları ve dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK ile Mustafa BALBAY tarafından tutulduğu sabit olan günlüklerde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir.
Soruşturma kapsamında elde edilen belgelerden, Ergenekon silahlı terör örgütü nün 2003-2004 yıllarında gerçekleştirmeye çalıştığı darbe teşebbüsünü üç aşamada planladığı, birinci ve öncelikli olarak darbeye zemin hazırlamaya çalıştığı, bu faaliyetlerini Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde illegal olarak oluşturdukları Cumhuriyet Çalışma Grubu ile yaptıkları, ikinci olarak darbeyi gerçekleştirmek için önündeki engelleri kaldırmayı planladıkları, bu çerçevede de SARIKIZ, AYIŞIĞI, YAKAMOZ kod adlı darbe planlarını hazırlayıp uygulamaya koydukları, üçüncü olarak ta darbeyi gerçekleştirip darbe sonrası yapacakları ELDİVEN kod adlı darbe planını hazırladıkları anlaşılmıştır.
CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU
[değiştir]Sanıklar Şener ERUYGUR ve Hurşit TOLON'dan Cumhuriyet Çalışma Grubu slaytları ele geçirilmiştir. Bu slaytların yapılan incelemelerinde, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBU adı altında illegal bir yapı oluşturulduğu görülmüştür.
Söz konusu slaytların tamamı incelendiğinde, Cumhuriyet Çalışma Grubunun ülkede irtica tehlikesinin bulunduğu yönünde kamuoyu oluşturmak için değişik faaliyetlerde bulunduğu ve sık sık irtica tehlikesine karşı seminerler ve toplantılar düzenlediği ve bu çerçevede zaman zaman Ergenekon silahlı terör örgütü bünyesinde faaliyet gösteren sivil toplum örgütleri ile birlikte hareket ettiği, ayrıca sözde irtica ile mücadele adı altında ülkemizin tüm bölgelerinde ve bir çok kamu kuruluşlarında görevli bulunan vatandaşlarımızı siyasi dini görüşlerine ve ırki kökenlerine göre ayrıştırarak kişisel verilerini kaydettikleri belirlenmiştir.
CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBUNUN KURULUŞ GEREKÇESİ
[değiştir]Cumhuriyet Çalışma Grubunun Teşkilat ve Faaliyetleri başlıklı sunumda; Cumhuriyet Çalışma Grubunun Yıkıcı, bölücü ve irticai unsurlar ile bunların uzantılarının, Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı giriştikleri eylem ve faaliyetlerine karşı;
-Toplumsal refleksi harekete geçirmek,
-Dezenformasyon ile mücadele etmek,
-Özel istihbarat bilgilerini üretmek, kullanmak ve arşivlemek,
-Kurum kimliği adı altında yapılması mahzurlu olan ve fakat yapılması gereken eylem ve faaliyetleri organize etmek maksadıyla, "Jandarma Genel Komutanın emirleri" ile "Bizatihi kontrol ve denetimleri" altında görev yapmak üzere kurulduğu belirtilmektedir.
CUMHURİYET ÇALIŞMA GRUBUNUN TEŞKİLAT YAPISI
[değiştir]Cumhuriyet Çalışma Grubunun, Jandarma Genel Komutanlığı Planlama Koordinasyon ve Güvenlik Daire Başkanlığı bünyesindeki İstihbarat Yönetim Şubesinde faaliyet gösterdiği tespit edilmiştir.
Cumhuriyet Çalışma Grubunun görev ve faaliyetleri başlığı altında;
Cumhuriyet Çalışma Grubunun 2003-2004 döneminde icra edeceği faaliyetlerin şematize edilerek belirtildiği, bu faaliyetlerin ise, Görsel Faaliyetler, Yazılı Faaliyetler, İnternet Faaliyetleri, Akademik Faaliyetler, İdari Faaliyetler ve Sanatsal Faaliyetler başlıkları altında planlandığı anlaşılmıştır.
Cumhuriyet Çalışma Gurubu darbe planları çerçevesindeki tüm çalışmalarını haftalık ve aylık raporlar halinde hazırlayarak , dönemin Jandarma Genel Komutanı Mehmet ŞENER ERUYGUR'a sunmuştur. Hazırlanan devre raporlarının detayları 2009/188 sayılı 2. iddianamede detaylı olarak anlatılmış olup burada ayrıca açıklama yapılmayacaktır.
ASKERİ MÜDAHALEYE ZEMİN HAZIRLAMA VE GERÇEKLEŞTİRME YÖNÜNDEKİ PLANLAR
Şüphelilerden ele geçirilen verilerden Ergenekon silahlı terör örgütü nün 2003-2004 yıllarında ve sonrasında mevcut hükümeti silahı zoru ile devirip antidemokratik yollarla devlet idaresini ele geçirmeyi planladığı, bu çerçevede ise "SARIKIZ", "AYIŞIĞI", "YAKAMOZ ve "ELDİVEN" olmak üzere (4) ayrı darbe planı hazırlığı yaptığı anlaşılmaktadır.
Söz konusu darbe planları incelendiğinde, "SARIKIZ" kod adlı darbe planının, darbe öncesi ülkede darbe zemini oluşturmak için yapılması gerekenleri , "AYIŞIĞI" ve YAKAMOZ" kod isimli darbe planlarının ise darbenin bizzat aktif olarak nasıl ve ne şekilde yapılması gerektiğini, "ELDİVEN" kod isimli darbe planının ise gerçekleştirilecek darbe sonrası yapılacak faaliyetleri kapsadığı anlaşılmıştır.
SARIKIZ kod adlı DARBE PLANI
Sarıkız kod isimli darbe planı Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK tarafından kaleme alındığı anlaşılan günlük notlarında yer aldığı tespit edilmiştir. Sarıkız kod adlı darbe planı çerçevesinde, basının ele geçirilmesi, üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, Sendikalarla birlikte hareket edilmesi, sokaklara afiş asılması, dernekler ile temasa geçilip Hükümet aleyhine teşvik edilmesi ve tüm bu olayların yurt çapında gerçekleştirilmesinin hedeflendiği görülmüştür.
A YIŞIĞI kod adlı DARBE PLANI
AYIŞIĞI kod isimli darbe planı YAKAMOZ ve ELDİVEN kod isimli diğer darbe planları ile birlikte incelendiğinde, planlanan darbenin ilk aşamasını oluşturduğu ve bu çerçevede, Genelkurmay Başkanının emekliye ayrılması yada etkisiz hale getirilmesi, azami sayıda milletvekilinin iktidar partisini terk etmesinin sağlanması, Cumhurbaşkanının görevini sürdürmesi için yapılması gerekenlerin planlandığı görülmüştür.
YAKAMOZ kod adlı DARBE PLANI
YAKAMOZ kod isimli darbe planı AYIŞIĞI ve ELDİVEN kod isimli diğer darbe planları ile birlikte incelendiğinde, planlanan darbenin ikinci aşamasını oluşturduğu ve bu çerçevede, TSK'nın, sivil idarenin ve dış dünyayla ilişkilerin yeniden düzenlenmesi ile darbenin nasıl ve ne şekilde yapılacağı yönünde ayrıntılı planların olduğu görülmüştür.
ELDİVEN kod adlı DARBE PLANI
ELDİVEN kod isimli darbe planı AYIŞIĞI ve YAKAMOZ kod isimli diğer darbe planları ile birlikte incelendiğinde, planlanan darbenin son aşamasını yani darbe gerçekleştirildikten sonra yapılacak hususları düzenlediği görülmektedir. Eldiven kod isimli darbe planı çerçevesinde ise "Dahili Mutabakatın Sağlanması, CMB Mutabakatının Sağlanması, Yıpratma, Hazırlık ve Geçiş, TSK Türk Halkı Projesi" şeklinde planların olduğu görülmüştür.
Şüpheli Şener ERUYGUR'dan ele geçirilen dijital verilerde, "BAŞARILAMAYAN BİR DARBE PLANI VE BUGÜNE YANSIMALARI" başlıklı (15) sayfadan oluşan bir metin ele geçirilmiş, metnin yapılan incelemesinde, 2003-2004 yıllarında gerçekleştirilmesi planlanan darbe planları ile ilgili bir makama hitaben bilgi mahiyetinde yazılan bir yazı olduğu anlaşılmıştır.
Metin içersinde, söz konusu darbe planının baş aktörünün Şener ERUYGUR olduğu, bu darbe planlarının 2003 yılında hazırlandığı ve 2004 yılı Haziran-Temmuz aylarında uygulamaya konulacağı, fakat söz konusu darbe planlarının dönemin Genelkurmay Başkanı tarafından öğrenilip akamete uğratıldığı.,
Söz konusu darbe planının AYIŞIGI ve YAKAMOZ olarak adlandırılan 2 ayrı aşamadan oluştuğu, darbe planları ile ilgili hazırlanan powerpoint sunumlarında gizliliğin korunabilmesi için kodlanarak hazırlandığı, ancak dikkatli bir inceleme sonucu bu kodların çözüldüğü anlaşılmıştır.
Söz konusu metnin devamında "DİKKAT ÇEKEN HUSUSLAR" başlığı altında, "Bu sadece askerlerin planladığı bir girişim değil sivillerle ortaklaşa yürütülen bir girişimdir." "Darbeci ekip dağıtılsa bile hareketi sürdürecek İDHARIN (yığınağın, kadrolaşmanın) yapılması öngörülmüştür." şeklinde vurgu yapıldığı göz önüne almdığmda,2003-2004 yılları arasında söz konusu darbe planlarının uygulamaya konulduğu ancak sonucun alınamadığı, hareketi devam ettirmek üzere hazırlanan kadrolaşmanın bugün devam ettiği anlaşılmıştır.
YUKARIDA AYRINTILI OLARAK ANLATILAN TÜM DELİLER BİR BÜTÜN OLARAK DEĞERLENDİRİLDİĞİNDE;
Ergenekon silahlı terör örgütü tarafından kurulan ve yönlendirilen Cumhuriyet Çalışma Grubu hazırladığı ve uygulamaya koyduğu darbe planları çerçevesinde;
1-Hilmi ÖZKÖK'ün istifası talebini içeren kendileri tarafından kaleme alınmış mektupları, muvazzaf askerler tarafından hazırlanmış görüntüsü verilerek Hilmi ÖZKÖK'e gönderilmek suretiyle onu baskı altına almaya çalıştıkları,
2-Darbe hazırlıklarına destek sağlamak amacıyla emekli generallere mektup gönderdikleri,
3-Ulusal yayın yapan gazete ve televizyon sahiplerinin çağrılarak, iktidardaki hükümet aleyhine ve özellikle askerin hükümete bakış açısını sert mesajlarla topluma duyurulması amacıyla yayın yapılması için baskı yapıldığı ve bu yapılan baskılar sonucunda amaçlanan yayınların yapılmasının sağlandığı,
4-Örgüt yöneticisi İlhan SELÇUK'un ve örgüt üyesi Mustafa BALBAY'ın talimatları ile Cumhuriyet gazetesinin örgütün amacı doğrultusunda bu yöndeki haberleri manşetten vermek suretiyle darbe hazırlıklarına katkıda bulunmaya çalıştıkları,
5-Ülkede kargaşa meydana gelmesini sağlamak amacıyla öğrencileri gösterilerle sokağa dökmeye çalıştıkları, bu amaçla bazı Rektörlerle görüştükleri, ayrıca Rektörlerden hükümete sert tepki göstermelerini istedikleri, bunun üzerine harekete geçen bazı rektörlerin Hükümet aleyhine sert açıklamalar yaptıkları, özellikle Ergenekon silahlı terör örgütü yöneticileri dönemin YÖK Başkanı Kemal GÜRÜZ ile İ.Ü. Rektörü Kemal ALEMDAROĞLU'nun bu organizasyonları yaptıkları, "Ordu göreve" yazılı pankartların asıldığı mitinglerde görüntü kayıtlarının bulunduğu,
6-0 dönem iktidarda bulunan hükümeti parçalayıp ülkeyi yönetmeyecek hale getirmek ve bunun sonucunda ülkede çıkacak kaosla darbeye zemin oluşmasını sağlamak amacıyla, örgüt üyesi İsmail Yıldız'a milletvekilleri hakkında araştırma yaptırdıkları ve bu yolla iktidar partisinden ayrılabilecek nitelikteki milletvekillerini tespit ettikleri, bu doğrultuda örgüt üyeleri Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur ve İsmail Yıldız'in mecliste yer almayan bazı siyasi parti liderleri ile görüştükleri ve yapılan bu görüşmeyi kayda aldıkları,
7-Bu amaçla Bakanlar, milletvekilleri, üst düzey bürokratların siyasi görüşleri ve yaşam tarzları ilgili kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydettikleri,
8-Ayrıca, örgütün stratejileri arasında bulunan "Kıbrıs sorunun çözümsüzlüğe götürmek" amacına matuf olarak açıklamalar yaptıkları, sivil toplum kuruluşlarını yönlendirmeye çalıştıkları ve böylece ülkenin dış politikasının olumsuz yönde etkileyerek siyasi istikrarsızlığı sağlamaya çalıştıkları, Mehmet Şener ERUYGUR'un Kıbrıs Büyükelçisini makamına çağırarak bundan sonraki süreçte her talimatı kendisinden alacağını, Genelkurmay Başkanı çağırdığında kendisine basit bilgileri vereceğini, önemli husustaki bilgileri bizzat kendisine vermesi gerektiği şeklinde talimat verdiğinin ses ve görüntü kayıtlarından anlaşıldığı,
9-Darbe planları içerisinde yer alan Kuvvet Komutanlarının, uyguladıkları plana uygun olarak, yürütme organı üzerinde baskı uygulamak amacıyla Harp Okullarının eğitim dönemi açılış ve diploma törenlerinde sert ve toplumu geren açıklamalar yaptıkları,
10- Ergenekon silahlı terör örgütü yöneticisi İlhan SELÇUK, örgüt üyeleri Mustafa BALBAY, Levent ERSÖZ, Hasan Atilla UĞUR'un çoğu kez Şener ERUYGUR'un makamında gizli toplantılar yaptıkları, burada eylem planını görüştükleri, özellikle İlhan SELÇUK'un içinde yer aldığı 9 Mart 1971 de darbe teşebbüsü ile ilgili tecrübelerini aktararak dikkat edilmesi gereken hususlarda tavsiyelerde bulunduğu, İlhan SELÇUK'la Şener ERUYGUR ve diğer asker kökenli örgüt üyeleri arasındaki irtibatı ve haberleşmeyi Mustafa BALBAY'm sağladığı,
11-Bu dönemde "Ulusal Birlik Hareketi"ni kurdurarak, kendilerine yakın sivil toplum kuruluşlarım tek merkezden yönetmeye çalıştıkları,
12-C.Ç.G'nun planları arasında yer alan "sendikaların manipüle edilmesi" stratejisine uygun olarak, özellikle örgüt üyesi Mustafa ÖZBEK 'in başkanı olduğu sendika ile kendileri ile birlikte hareket edecekleri yönünde tespitler yaptıkları bazı sendikaları amaçlarına uygun olarak yönlendirdikleri anlaşılmıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere soruşturma kapsamında elde edilen delillerden Ergenekon silahlı terör örgütü nün bu amaç ve hedefinden asla vazgeçmediği, 2004 yılından sonra da ülkede kaos ve kargaşa meydana getirerek güven ortamını ortadan kaldırıp darbe zemini oluşturmak için faaliyetlerini sürdürdüğü görülmüştür.
KONU İLE İLGİLİ DÖNEMİN GENELKURMAY BAŞKANI HİLMİ ÖZKÖK'ÜN İFADESİ
[değiştir]Hilmi ÖZKÖK'ün tanık sıfatıyla Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan ifadesinde;
Genelkurmay başkanlığı yaptığı dönemde Kuvvet Komutanlarının bir araya geldikleri ve toplantı yaptıkları yönünde kendisine bilgiler geldiğini, ancak doğrudan soruşturma yapılmasını gerektirecek mahiyette bilgilerin elinde bulunmaması nedeniyle bu konuda herhangi bir yasal işlem başlatmadığım, kuvvet komutanlarının her zaman toplanabileceğini, bunda bir sıkıntının olmadığını, kendisinin idareci olarak komutanlarının ve ordunun sürekli güçlü ve koordinasyon içinde bulunmaları konusunda elinden gelen gayreti göstermeye çalıştığını,
Birçok kez ihbar, mektup, CD ve benzeri bilgilerin kendisine ulaştığını, zaman zaman da toplantılarda bu konuları açıkça gündeme getirmeksizin üstü kapalı mesajlarla bu hususları dile getirdiğini,
O günlerde ,özellikle kamuoyunda Jandarma İstihbaratın yasal olmayan dinlemeler yaptığına ilişkin değerlendirmelerin olması ve bu yönde gelen duyumlar üzerine Jandarma Genel Komutanı Şener ERUYGUR'a İstihbarat Daire Başkanı ile Teknik Daire Başkanını yanına göndermesini söylediğini, İstihbarat Daire Başkanı Levent ERSÖZ ile Teknik Daire Başkanı olan Hasan Atilla UĞUR'a makamında Jandarma teşkilatının elinde teknik takip ve dinlemeler konusunda ciddi imkan ve kabiliyetlere sahip olduklarını, bu işlemlerin yasal çerçevede yapılması gerektiğini söyleyerek kendilerini bu konuda uyardığını ve ayrıca bu işlemlerin nasıl yapıldığı ile ilgili kendilerinden bilgi aldığını, buradaki temel amacının şayet yasal olmayan dinlemeler yapılmakta ise kendilerini bu konuda uyarmak olduğunu,
"Genelkurmay Başkanlığı yaptığınız dönem içersinde görev yapan Kuvvet Komutanlarından dönemin yürütme organına yönelik muhtıra verilmesi yönünde telkin yada teklifte bulunan oldu mu? Oldu ise kimler tarafından, ne amaçla ve nasıl oldu?" şeklindeki soruya; 2002 yılının Ağustos ayında Genelkurmay başkanlığı görevine getirildiğini, kısa bir süre sonra iktidar partisinin değiştiğini, Şura toplantıları öncesinde adet gereği Orgenerallerin Ankara'ya geldiklerini ve orda çeşitli toplantılar yapıldığını, bu toplantılarda Şura'da görüşülecek konular ile TSK ile ilgili çeşitli konularda görüş alış verişi yapıldığını ve aralarında müzakere ettiklerini, iktidara yeni gelen parti ie ilgili olarak geçmişteki bazı söylemleri sebebiyle çekincesi olanların toplantıda açık açık fikirlerini beyan ettiklerini, usul olarak en kıdemsizden başladığı için hepsinin görüşlerini aldıktan sonra kendisinin de görüşlerini belirttiğini, herkesin şahsi görüşünün yanında kimsenin, kendi yanında muhtıra verme şeklinde bir teklifte bulunamayacağını, kendisinin de böyle bir şeye fırsat vermeyeceğini, görevde bulunduğu dönem ve daha sonraki dönemlerde de bu şekilde bir teklif gelmediğini,
Kıbrıs konusunda çalışma yapmaları hususunda tüm kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanına birlikte bir çalışma yapmaları talimatı verdiğini, normal usulde bu tür çalışmalarda herkesin görüşünü beyan ettiğini ve bu görevi kıdemli olana verdiğini, kıdemli olanın da bu tür çalışmaları elden arz ettiğini veya bir kapak yazısı ile gönderdiğini, daha sonra da Genelkurmay karargahında değerlendirildiğini ve Genelkurmay başkanının görüşünü alarak ilgili makama verildiğini, kendisinin böyle bir çalışma beklerken birden 4 imzalı alışılmış usullerinin dışında yazılı bir belge önüne gelince usul olarak rahatsız olduğunu,
Ayrıca daha sonraki dönemde Kıbrıs Büyükelçisinin kendisinden habersiz bazı bilgileri Jandarma Genel Komutanına ilettiğini duyması üzerine bu konuyu ilgilisine usulüne uygun bir şekilde söyleyerek, bu yapılanın uygun bir davranış olmadığını bundan sonra tüm bilgileri kendisine getirmesini ilettiğini,
"SARIKIZ, AYIŞIĞI, YAKAMOZ ve ELDİVEN isimli darbe planlarından bilginiz oldu mu? Oldu ise bu darbe planlarını kim yada kimlerin hangi maksatla hazırladığını öğrendiniz mi? " şeklindeki soruya; darbe planlarından sadece "AYIŞIĞI" ve "YAKAMOZ" kod isimli darbe planlarından 2004 yılı bahar ayları içersinde haberinin olduğunu, bu bilgilerin kendisine bir slayt sunumu şeklinde geldiğini, geldiği zamanda söylentilerin azaldığı zamanlar olduğunu, "Eldiven" kod isimli darbe planını ve Cumhuriyet Çalışma Grubunu duymadığını,
Bu slaytlar kendisine geldiğinde isimleri geçen kişilerden bazılarının emekli olacaklarını, bu bilgilerin kendisine ilk geldiğinde karargahdaki arkadaşlarıyla dahi paylaşmadığını, çünkü bazı şeylerin şüyu vukuundan beter olduğunu,
19 Ekim 2003 tarihinde Jandarma Genel Komutanlığında Rektörlere yönelik bir brifing verildiğinden haberdar olmadığını, ancak Jandarma Dinlenme Tesislerinde sivillerle zaman zaman yemek yendiğini duyduğunu, bunlarında olağan şeyler olduğunu,
Kendisine "Genç Subaylar" başlığı altında herhangi bir mektup gelmediğini, ancak o dönemde basın yayın organlarında bu tür mektupların gönderildiği yönünde duyumlar aldığını,
Emekli Generallere Jandarma Genel Komutanlığından gönderilen mektuplardan haberi olmadığını,
Kuvvet komutanlarının Harp Okullarının açılış ve diploma törenlerinde yapacakları konuşmalara ilişkin hazırladıkları yazılı metinleri Genelkurmay Başkanın görmediğini ve bu metinleri bu amaçla da istemediğini, ancak o dönemde Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN'ın konuşma yaptıktan sonra veya önce bu metni görmüş olabileceğini ancak hatırlamadığını,
Özellikle "AYIŞIĞI" ve "YAKAMOZ" olarak isimlendirilen darbe planları yapıldığı yönünde 2004 yılının bahar aylarında gelen duyum üzerine, Şener ERUYGUR'a Genelkurmay makamında olduğu bir sırada kendisine böyle bir plan ve çalışma olup olmadığını sorduğunu, Şener ERUYGUR'un da böyle bir çalışma olmadığım söylediğini, ancak bunlara rağmen özellikle sık sık gazetecilerin, rektörlerin Jandarma Genel Komutanlığına çağırılarak görüşülmesinin yanlış anlaşılmalara neden olacağını söylediğini ve kendisini uyardığını,
Görevli olduğu dönemde MİT Müsteşarının zaman zaman tarafına bazı bilgiler ve kayıtsız belgeler verdiğini ancak hatırladığı kadarıyla kendisine "ERGENEKON" olarak sözü edilen örgütle ilgili arşivlere geçecek mahiyette kayıtlı bir evrak verilmediğini,
"Mehmet Şener ERUYGUR dan el konulan dijital verilerin incelemesinde; Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK’e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in olduğu görülmüştür. Bu günlüklerde
"22 Eylül 2003" başlığı altında; Komutanların Jandarma Genel Komutanlığına giderek çok özel olarak konuştukları ve bazı kararlar aldıklarını, bu kararlara göre;
"AKP hükümetini vazgeçirmek için neler yapılması konusunda yapılan hazırlıklar bu hafta Genelkurmay Başkanına takdim edilecek,
İncelemesi için kendisine fırsat verilecek ve sonra onun niyetleri ve görüşü sorulacak
Eğer bizle aynı fikirde veya yakın ise yolumuza devam edeceğiz,
Eğer bir işlem yapılmasını kabul etmezse kendisine "Ya sen çekil yahut ta biz çekiliyoruz diyeceğiz.." şeklinde yazdığı görülmüştür.
Komutanlar olarak, Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR, Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç YALMAN, Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden ÖRNEK ve Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim FIRTINA dan söz edildiği anlaşılmaktadır. Görevli olduğunuz dönemde, adı geçen Kuvvet Komutanları, belirtilen konularla ilgili sizden herhangi bir talepte bulundular mı? Şayet böyle bir talepte bulunulduysa ayrıntıları ile anlatınız." şeklindeki soruya; Türk Silahlı Kuvvetlerinin temsilcisi olduğundan zaman zaman birçok konuda kendisine teklifler, endişeler, arzların geldiğini, bunları zaman zamanda müzakere ettiklerini, Türk Silahlı Kuvvetlerinin hassasiyeti olan konuların kendisine iletildiği zaman kendisinin de doğrudan kamuoyu ile paylaşmak yerine bizzat Başbakana gidip "böyle böyle endişeler var kaygılar var" şeklinde ilettiğini, her zaman kurumlar arasında düşmanlığı değil birlik ve beraberliğin ön plana çıkması için çalıştığını, bu manada kendisinin çekilmesi veya kendilerinin de çekileceği yönünde herhangi bir bilgi gelmediğini,
"AYIŞIĞI" kod adlı darbe planında, "l.Ordu Komutanı Yaşar BÜYÜKANIT ve 2. Ordu Komutanı Fevzi TÜRKER'İN altında sağlam adamlar bulunması yada oldu bitti ile bunların hareketsiz ve yetkisiz bırakılması" gerektiği belirtilmiştir.
Şüpheliler Mehmet Şener ERUYGUR ve Ahmet Hurşit TOLON'dan ele geçirilen dijital verilerde de, Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT'a ait sağlık raporları, kullandığı ilaçlar, ailevi bilgiler, dostlarıyla ilgili kişisel bilgiler, kardeşi Mednan BÜYÜKANIT m öldürülmesi ile ilgili soruşturma ve kovuşturma evrakları, kooperatif bilgileri ve bazı kişisel bilgiler olduğu görülmüştür.
Ayrıca Özden ÖRNEK e ait olduğu anlaşılan günlüklerde "10 Ekim 2004" başlıklı not içerisinde "Öğleden sonra Kara Kuvvetleri Komutanı geldi. Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener Eruygur'un bir şeyler karıştırıp durduğunu anlatan Aytaç Paşanın neler söylemek istediğini şimdi daha iyi anladım. YAŞARI ZEHİRLEMEYE KADAR VARAN PLANLAR HAZIRLANMIŞ. " ifadesinin yer aldığı belirlenmiştir.
Sizin dönemin 1. Ordu komutanı Orgeneral Yaşar BÜYÜKANIT'a yönelik yapılan çalışmalardan ve hazırlanan eylem planlarından haberiniz oldu mu? Bu planları kimlerin nasıl yaptığını biliyor musunuz?" şeklindeki soruya; 2004 yılı bahar aylarında gelen ve "AYIŞIĞI" ve "YAKAMOZ" olarak isimlendirilen planlarda Yaşar BÜYÜKANIT la ilgili değerlendirmeleri gördüğünü, günlüklerdeki konu ile ilgili bilgisinin olmadığını, herhangi bir değerlendirmede yapamayacağını,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler"in "30 Eylül 2003" başlığı altında; "Kara Kuvvetleri Komutanı ile yaptığı görüşmede "özel çalışma" nın Genelkurmay Başkanına verildiğini ve dört noktada itiraz olduğunu söyleyerek "Adamların şeriat devletini kurmak istediğine inanmıyormuş diğer gerekçeleri de
önemli ama en önemlisi budur. Yani esas dan aramızda fark var. Tedbirler ile genelde hemfikir olmuş." diyerek Kara Kuvvetleri Komutanının anlattıklarını aktardığı, kendisinin bu konuyla ilgili Kara Kuvvetleri Komutanına "bu çalışmayı kendisine vermek dahi önemliydi. Bence iyi yaptınız. Hem fikir olmak veya olmamak onun bileceği şey.." şeklinde yazdığı görülmüştür.
Kara Kuvvetleri Komutanı bahsedilen çalışmayı size verdi mi? Verdiyse bahsedilen çalışmanın içeriği neydi?" şeklindeki soruya; Kuvvet komutanları ile zaman zaman görüş alış verişinde bulunduklarını, spesifik olarak bu olayı hatırlamamakla birlikte kendisinin birçok yerde o dönemdeki hükümetin şeriatı getireceğine inanmadığını açıkça söylediğini, bu konuda daha önce görüşlerini belirttiğini,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "7 Ekim 2003" başlığı altında; Genelkurmay Başkanı ve diğerleriyle birlikte Ege Ordu Komutanlığına giderek, Org Hurşit Tolon'u ziyaret ettiklerini yazdığı,
"8 Ekim 2003" başlığı altında; İmam Hatip Liseleriyle ilgili çıkan yasayla ilgili konuştuklarını, Karargâhlarına bu konuyla ilgili ayrı ayrı çalışma yapmaları talimatı verilmesi için karar aldıklarını, kahvaltı sırasında Hurşit paşanın İHL lerle ilgili gazetelerde çıkan haberleri, bilerek ve planlı bir şekilde Genelkurmay Başkanına açtığını anlatarak, "Genlkurmay Başkanını konuşturmaya başladık. Her taraftan sıkıştırmaya başladık Kahvaltıdan sonra hemen karargahı aradım ve talimat verdim. Diğer taraftan da Kocaeli Üniv. Rektörünü aradım ve önada rektörler olarak bu işi hemen ve sert bir şekilde protesto etmelerini arkalarında olduğumuzu söyledim." şeklinde yazdığı ve Genelkurmay Başkanının cesur bir kişi olmadığını, AKP Hükümetine karşı zaman kazanmak için kendilerini oyaladığını, Hükümet ile gizli bir anlaşması varmış gibi davrandığını anlatarak "... Kara Kuvvetleri K. sonunda işin başına kalacağını biliyor. Bu nedenle çok dikkatli ve her olayı takip ediyor. Yaptığı her hareketin duyulmasını ve anayasal kurumları yanlız olmadığı intibaını vermek istiyor. Çok dürüst ve güvenilir insan. JANGKK tam bir şahin genkur hakkında bir kanaate sahip olmuş ve o kanaat kendisinde bir saplantı haline gelmiş..Genkur. ne yaparsa yapsın şüphe ile karşılıyor." diyerek konuştuklarını aktardığı tespit edilmiştir.
Ahmet Hurşit TOLON ve diğerleriyle bahsedildiği şekilde kahvaltı yapıldı mı? Bu kahvaltıda ne konuşuldu? Sizi sıkıştırmalarının sebebi nedir? ve talepleri ne oldu?" şeklindeki soruya; Ordu komutanlıklarında denetlemelerde zaman zaman kahvaltı yaptıklarını, bu kahvaltılarda çok değişik konuların konuşulduğunu, ancak böyle bir konunun konuşulduğunu hatırlamadığını, fakat imam hatipler konusunda Türk Silahlı Kuvvetlerinin hassasiyeti bulunduğu için böyle bir konunun konuşulmuş olabileceğini,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "15 Kasım 2003" başlığı altında; Kara Kuvvetleri Komutanı ile Harbiye orduevine gittiklerini, Genelkurmay Başkanı ile yaptığı görüşmeyi aktardığı, aralarındaki anlaşmazlıktan bahsederek "... Konuşmamız bundan sonra tatsız bir şekilde sona erdi. 11 Kasım günü kendisi yurt dışına gitti. Bende İlker'e gittim (II Başkan). Yaptığımız özel çalışmanın ne olduğunu sordum. Bana : Bizde bir gurup kurduk. Komutan sizinkileri okudu. Grup bizim ve sizin önerilerinizi birleştirerek bir öneri hazırlayacak ve bunu sizlere göndereceğiz. Sonra bu konuyu Askeri Şura'ya getirerek tartışıp herkesin fikrini alacağız. Bilahare de sonucu Cumhurbaşkanı'na götüreceğiz sonrada Başbakanı buraya davet ederek kendisi ile bu konuyu görüşeceğiz. Bizim planımız bu şekilde " dediğini anlatarak, bu şekilde Genelkurmay'ın planını ilk defa öğrenmiş olduklarını, bu plan üzerinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile tartıştıklarını, konun hafifletilmemesini sağlamak gerektiğini düşündüklerini, bu konular konuşulurken Şurada Başbakan olmaması gerektiğini, her kafadan bir ses çıkmasını önlemek için de, şura öncesi toplantı yapılarak herkesin aynı hizaya getirilmesi gerektiğini anlattığı ve "Bu arada Kara Kuvvetleri Komutanı bana, Şener'in bazı sivri fikirleri var. O bizden biraz farklı bu konulara yaklaşıyor. Ama onun fikirlerini benimsemek şimdilik mümkün değil. Çok dikkatli olmalıyız gereksiz yere tırmandıracak hareketlerden kaçınmalı " diyerek, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR'un fikirlerinden haberdar olduklarını, amaçlarının mümkün olduğunda beraber hareket etmek olduğunu söyleyerek "bu nedenle ne yapıp edip Genelkurmay Başkanını kendi yanımıza çekmeliyiz." diyerek toplu olarak Genelkurmay Başkanının yanma gidip konuşmayı düşündüklerini söylediği görülmüştür.
Kuvvet Komutanlarınca bahsedildiği şekilde bir girişimde bulunuldu mu? Bu ne amaçla yapıldı? Bu konuda nasıl bir çalışma yapıldı? Sizin tavrınız ne oldu?" şeklindeki soruya; Bu konunun kendisi dışındaki bir konu olduğunu,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "1 Aralık 2003" başlığı altında; Genelkurmay Başkanlığına gittiklerini, AKP Hükümeti, Laiklik konularından bahsederek, herkese söz verildiğini, Kara Kuvvetleri Komutanının" Ben çok rahatsızım ve devlet elden gidiyor. Biran önce bir sıkıyönetim içersine girilmeli" dediğini, kendisinin ise "Mademki hepimiz Bu hükümetin anayasaya aykırı hareket ettiğine eminiz o halde 35.inci madde gereğinde anayasayı da korumak bizim görevimizdir. Eğer bir eylem planı yapılacaksa bu planın ne maksatla yapıldığının bilinmesi lazım bu nedenle burada bir karar vermemiz gerekiyor" dediğini, bu söz üzerine Genelkurmay Başkanının "Her ikinizde açıkça konuşmadınız ama söylemek istediğiniz şey olamaz ve bize çok zemin kaybettirir. Yapacağımız başka şeyler var" dediğini, kendisinin de "Doğru söylüyorsunuz o telaffuz etmek istediğimiz şeyden başka da şeyler olabilir mesela Bu hükümete bir alternatif yaratmak gibi.." dediğini, ancak Genelkurmay Başkanının bunu kabul etmediğini, Genelkurmay Başkanının niyetinin bir şey yapıyor görünüp, kendilerini oyalamak olduğunu anladığını, kendisinden sonra Org. Şener ve Fırtına'nın konuşarak aynı ifadeleri kullandıklarını, bu şekilde kararlılık gösterdiklerini, bu duruma Genelkurmay Başkanının rahatsız olduğunu" yazdığı görülmüştür.
Bahsedildiği şekilde bir toplantı yaptınız mı? Kimler katıldı? Sizden istekleri ne oldu? Sizin buna tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; Kuvvet komutanları ile sık sık toplantı yaptıklarını fakat burada geçen hususları hatırlamadığını, fakat kendi aralarında bu tür görüşmeleri yapmışlarsa bu konudan bilgisinin olmadığını,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler"in "20 Ocak 2004" başlığı altında; Hava Kuvvetleri Komutanlığında yapılacak kuvvet komutanları toplantısına katıldığını, İrtica ve Kıbrıs olarak iki ana konularının olduğunu, Kara Kuvvetleri Komutanının, Hurşit Tolon'u desteklediği için Genelkurmay Başkanı ile oldukça sert bir şekilde kavga ettiğini anlattığını, Genelkurmay Başkanı ve II. B'm Hurşit'e destek vermediğini anlatarak, "Kıbrıs konusunda ise GK(genelkurmay) DİB ile beraber bir hazırlık yapıyorlardı ama bizim hiç bir şeyden haberimiz yoktu. Konuşmalar sırasında Jandarma Genel Komutanı daima bir İHTİLAL özlemi içersinde biran önce bu işi yapalım şeklinde konuşuyordu. Bugünde defalarca tekrar etti ..." şeklinde yazdığı görülmüştür.
Jandarma Genel Komutanı Mehmet Şener ERUYGUR'un "ihtilal özlemi" ve bu konuda yaptığı çalışmalardan bilginiz oldumu? Oldu ise tepkiniz ne oldu? Bu konuda herhangi bir çalışma yaptmızmı?" şeklindeki soruya; bu hususu yukarıda açıkladığını,
"Özden ÖRNEK'e ait olduğu değerlendirilen "günlükler" in "16 Mart 2004" başlığı altında; Genelkurmay Başkanını görmeye gittiğini anlatarak "Bizim yaptığımız bazı girişimler ve bilhassa Jandarma Genel Komutanı'nın girişimlerinin hemen hepsinden haberi vardı. Jandarma Genel Komutani'nı nedense hedef olarak almıştı ve bütün belgeler elimde, bunları devletin arşivlerine geçireceğim, bu tarihi bir görevdir. Şener'in yaptıkları yetkisini aşmaktır. Kendi tesislerinde eski meclis başkanı ve rektörler ile görüşme yapmış Bunları nasıl yapar." diyerek Şener ERUYGUR'un yaptıklarını kendisine anlattığını, daha sonra fişleme olaylarından bahsettiğini, bu tür olayların TSK yi küçük düşürmekten başka bir işe yaramadığını anlattığı tespit edilmiştir.
Özden ÖRNEK ile bu şekilde bir toplantı yaptınız mı? Bahsedildiği gibi Mehmet Şener ERUYGUR'un "DARBE" faaliyetleriyle ilgili herhangi bir girişimde bulundunuz mu? Arşivlerde bu konuyla ilgili belge var mı?" şeklindeki soruya; yukarda belirttiğim gibi eski Meclis Başkanı ile Ordu Karargahında bir toplantı yaptıklarından bilgisinin olmadığını, yukarıda da belirttiği gibi bilahare Şener ERUYGUR'un bizzat kendisine bazı duyumlarının olduğunu söyleyerek uyarıda bulunduğunu, zira kendisinin o dönem en önemli prensip ve görevlerinden birinin de muhtemel olayları vuku bulmadan önlemek olduğunu,
Yukarıda belirtilen Cumhuriyet Çalışma Gurubunun eylem ve faaliyetlerinden haberdar olmadığını, fakat bazı basın yayın organlarında bu konularla ilgili haberler çıktığını, kendisinin de basın vasıtasıyla haberdar olduğunu,
"Söz konusu sunumlarda, Cumhuriyet Çalışma Grubunun bu faaliyetleri gerçekleştirebilmesi için başlangıç olarak asgari 200.000 ABD doları kaynak ayrılması gerektiği belirtilmiştir.
Cumhuriyet Çalışma Grubunun 19 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise, Cumhuriyet Platformu çalışmaları başlığı altında, Ulusal Birlik Hareketi STK Platformundan bahsedildiği, bu kapsamda Ulusal Birlik Hareketinin yaygınlaşması için işbirliğinin sürdürülmesi gerektiği ve bunun için hazırlanacak basm bildirisinin, bedeli 830 kaleminden ödenmek suretiyle Ulusal Birlik Hareketi ve Cumhuriyet Platformu imzası ile yüksek tirajlı gazetelerde yayımlanması gerektiği belirtilmiştir.
Cumhuriyet Çalışma Grubunun 28 Ocak 2004 tarihli devre raporunda ise yine yapılan bir harcamanın Haber alma ödeneğinden karşılanması gerektiği belirtilmiştir.
"830 kalemi" ve "Haber alma ödeneği" olarak belirtilen ödenekler nelerdir? Hangi amaçla kullanılır? Bu ödenekleri kullanma yetkisi kimlerindir?
Bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise Şener ERUYGUR'un bu ödenekleri belirtildiği şekilde kullanma yetkisi var mıdır?
Şayet bu ödenekler Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde ise ve usulsüz olarak kullanılmışsa bu usulsüzlük ve kullanılan paranın miktarı nasıl tespit edilebilir?" şeklindeki soruya; Jandarma Genel Komutanlığının ödeneğinin ve bütçesinin ayrı olduğunu, harcamaları nasıl yaptıklarını ayrıntılı olarak bilemeyeceğini,
"Bahse konu sunumlardan "Cumhuriyet Çalışma Grubu Devre Raporu-13 (08 Mart 2004)" başlıklı sunumda Aydınlarla Yüz yüze çalışmaları kapsamında; 03 Mart 2004 tarihinde ATO Tesislerinde Atatürkçü Düşünce Derneği'nin görünür ev sahipliğinde gerçekleştirildiği belirtilen ve bütün ulusal birlik çizgisindeki Sivil Toplum Kuruluşlarının katılım ile icra edilen "Hilafetin İlgası ve Tevhid-i Tedrisat kanununun 8O.yılı ve günümüz Türkiye'si" konulu panelin icra edildiğinin anlatıldığı, ayrıca bahse konu panelin salon düzenlemesinin yanı sıra salonun dışında toplanan gençliğin organizasyonunun da Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından yapıldığı anlatılmaktadır.
Yine Şüpheli Mehmet Şener ERUYGUR'dan ele geçirilen Özden ÖRNEK'in günlüklerinde 3 Mart 2004 başlığı altında "ATO'da yapılan panele tüm kuvvet komutanları eşli olarak katıldık. Genelkurmay Başkanı İsveçte olduğu , Hava Kuvvetleri Komutanı ise dün şehit olan pilotların cenaze törenine Konya'ya gittiği için bu panele katılamadılar. Bu paneli el altından biz teşvik ettik. Coşkulu ve tatmin edici bir toplantı oldu. Salona girdiğimiz zaman katılanlar bizleri alkşladilar ve "Cumhuriyetin Koruyucular" diye slogan atmaya başladılar." "Diğer bir konuda Genelkurmay Başkanı Kara Kuvvetleri Komutanı ile görüşürken "Hilafetin kaldırılması ile ilgili törenlere niçin gittiniz, bana İsveç'e sorabilirdiniz" demiş. Bu adamla bizim aynı düşüncede olmamız mümkün değil.. Halbuki olaylar ondan sonra ne güzel gelişti. Kıbrıs konusu ile ilgili yapılan gösteri. Bugün öğrencilerin Kızılay'da yaptığı YÖK aleyhindeki gösteri hepsi halkın yavaş yavaş uyanmaya başladığının delili. Bu hareketler yükü bizim üzerimizden alarak bizim yasal düzende ve demokrasi sınırları içinde kalmamızı sağlayacakken o bunu anlamıyor ve idrak edemiyor." şeklinde ibarelerin yazılı olduğu görülmüştür.
03 Mart 2004 tarihinde Ankara da ATO tesislerinde düzenlenen "HİLAFETİN İLGASI" isimli panel hakkında bilginiz var mı? Bu panelin Cumhuriyet Çalışma Grubu tarafından düzenlendiğini biliyor musunuz?
Özden ÖRNEK'in günlüklerinde belirttiği gibi Kuvvet Komutanlarının bahse konu panele size sormadan gitmelerine tepki gösterdiniz mi?
Panelin düzenlenmesi, desteklemesi ve katılım sağlanmasının amacı nedir? Sizin bu konuda tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; Toplantının yapıldığı tarihte İsveç'te resmi bir ziyarette olduğunu, döndüğünde böyle bir toplantının olduğunu ve bu toplantıda AB aleyhine bazı konuşmaların yapıldığını sonradan öğrendiğini, ancak böyle bir konuşmanın yapıldığı yerde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının bulunmasına üzüntü duyduğunu, ancak bu durumu onlara ifade edip etmediğini hatırlamadığını, ayrıca kendisi yokken yerine Kara Kuvvetleri komutanının vekalet ettiği için bu tür faaliyetler kendisinin takdiri olduğunu,
"Şüpheli Mustafa Ali BALBAY'dan ele geçirilen dijital verilerde; "...Genelkurmay Başkanı'nın, AKP iktidarının irticai faaliyetleri karşısında izlediği "Kabullenir" tutumun şu an için belirlenen olumsuz sonuçlarından bazıları aşağıya çıkarılmıştır.... "...Eski adı Batı Çalışma Grubu, yeni adı ise Özel Çalışma Grubu olan ve Genelkurmay İç Güvenlik ve Harekat Dairesi'ne bağlı olarak görev yapan birimin faaliyetleri, Genelkurmay Başkanı'nın tutumu nedeniyle önemli ölçüde durmuştur. Bunun sonucu olarak irticai faaliyetler hakkında özel çalışma grubu tarafından tespit edilen, başta kamu kuruluşlarındaki kadrolaşmalar olmak üzere tüm irticai eylemler hakkında her hangi bir işlem yapılmamaktadır...." şeklinde ifadelerin yer aldığı görülmüştür.
Mustafa Ali BALBAY ile irtibatınız var mı? Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde irticai faaliyetlerle mücadele eden bir birim var mıdır? Var ise bu birimin görev ve sorumlulukları nelerdir?" şeklindeki soruya; Mustafa BALBAY ile herhangi bir irtibatının bulunmadığını, gazeteciler vasıtasıyla hükümet görevlilerine haber iletmeyi hoş karşılamadığını, yüz yüze görüşmeyi tercih ettiğini, bilindiği gibi Batı Çalışma grubu gibi bazı uygulamaların yapıldığı iddialarının bulunduğunu, Emekli Orgeneral Hüseyin KIVRIKOĞLU paşa zamanında kendisinin de 2. Başkan olduğunu ve bu uygulamaların bazılarına gerek kalmadığı gerekçesi ile terk edildiğini ve kendi zamanında da aynı düşünce ile bu tür uygulamaların sonlandırılması gerektiğini düşündüğünü ve uygulamadan kaldırttığını, bu konuda yapılan hususları not almış olabileceklerini,
"Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON'dan ele geçirilen dijital veriler içerisinde yer alan "opera-son" isimli word belgesi içeriğinde; "Aralarında Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN, Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden ÖRNEK, Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim FIRTINA, Org. Hurşit TOLON, Org. Fevzi TÜRKERİ, Org. Oktar ATAMAN ile emekli Org. Çetin DOĞAN ile bazı Kor. Tüm. ve Tuğgenerallerin bulunduğu çok sayıda general, önce Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK'ü istifa ettirmek, daha sonra da AKP iktidarını düşürmek amacıyla uygulanacak bir strateji belirlediği ve uygulamaya koyduğu tespit edilmiştir. Strateji esas olarak; Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç YALMAN'ın istifa etmemesi üzerine belirlenmiş olup, Yüksek Askeri Şura'nın Ağustos toplantısından önce söz konusu kişilerin Ankara'da yaptığı toplantıda kararlaştırılmıştır. Halen özel kuryelerle söz konusu planın geliştirilmesine ve uygulanmasına çalışılmaktadır. Planın yürürlüğe konulması için Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi ÖZKÖK'ün istifa ettirilip yerine Org. YALMAN'ın getirilmesi esas alınmaktadır. Söz konusu istifanın sağlanamaması durumunda belirlenen stratejinin de uygulanmasının mümkün olmadığı söz konusu grup tarafından kabul edilmekte ve istifanın sağlanması için tüm çabanın gösterilmesi gerektiği belirtilmektedir." şeklinde ibarelerin yazılı olduğu görülmüştür.
Yazıda isimleri geçen TSK mensuplarının çalışmasından bilginiz varmı? Herhangi bir kimse sizi istifaya zorladımı? Sizin tepkiniz ne oldu?" şeklindeki soruya; bu konudan bilgisinin olmadığını,
"Şüpheli Ahmet Hurşit TOLON'dan ele geçirilen dijital verilerde, "DEMOKRAT GENERALLER" tarafından yazıldığı anlaşılan ve "Sayın Generalim" diye başlayan mektupta, "Cumhuriyetimizin karşı karşıya bulunduğu tehdit ve ülkemizin içinde yaşamakta olduğu vahim durumu en yakından takdir edenlerden birisiniz. Ülkemizin içinde bulunduğu mevcut tablo karşısında TSK' nm izleyeceği yol çok büyük önem kazanmıştır. Çünkü, çok büyük oranda iç ve dış desteğe sahip olan irticacı Hükümete karşı izlenecek tutum ülkemizin geleceği açısından hassasiyet kazanmaktadır. Söz konusu tutumun, geçmişte olduğu gibi askeri bir müdahale ya da TSK' nde bir iç operasyon olamayacağı açıktır. Hükümete karşı izlenecek yolun demokrasinin dışında aranmaması gerekmektedir.
Ancak, bu şekilde düşünmeyen bazı subayların ve generallerin önce Genelkurmay Başkanı' na sonra da mevcut irticai nitelikli Hükümete karşı anti demokratik bir hareket planladıkları belirlenmiştir. Sayıca çok az olan bu kişiler, güya TSK'nin tabanında Genelkurmay Başkanı' na karşı çok büyük bir infialin olduğu iddiasıyla hareket etmektedirler.
Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında görevli 5 generalin iştiraki ile çeşitli birliklerde geçtiğimiz günlerde yapılan toplantılarda;
TSK' nin çevremizde gelişen önemli olaylar ve ülkenin geleceğini etkileyen önemli iç olaylar karşısında görüşlerini net olarak ifade etmediği,
Son 1 yılda meydana gelen önemli gelişmelere karşı TSK tarafından yeterli tepki gösterilemediği,
TSK'nin yeniliklere ve AB' ne karşı olduğu şeklinde yansıtılarak TSK ile halk arasındaki bağların zayıflatıldığı,
İrticai örgüt ve grupların son yıllarda daha örgütlü ve etkili bir şekilde faaliyetlerine devam ettikleri,
Meydana gelen gelişmelere karşı TSK' nin provaktif yaklaşım yerine tepkisel bir yaklaşım içerisinde olduğu,
İddialarına yer verilmiştir.
Ancak, toplantılarda ortaya konan görüşler sadece bu kadarla kalmamıştır. Birçok subay, darbe döneminin kapandığını, Hükümetin irticai nitelikli olduğunu, ancak, Hükümete karşı izlenecek tutumda demokrasinin dışına çıkılmaması gerektiğini, mevcut koşullarda da TSK'nin çok farklı bir tutum izlemesinin esasen mümkün olmadığını bu anlamda Genelkurmay Başkanı' na haksızlık yapıldığını, Hükümetin ekonomik olarak başarısız olmasını beklemek gerektiğini, Cumhuriyet tarihinde bütün iktidarların seçim kaybettiğini, bu iktidarında büyük olasılıkla bir sonraki genel seçimde iktidardan uzaklaşacağını belirtmişlerdir.
Ancak, aralarında KKK.lığı karargahında görevli Tümg. PEKİN ve Tümg. ÖZÇER ve Tuğg. GÜRDERE' nin de bulunduğu generaller Kuvvet Komutanı' na sunmak üzere hazırladıkları raporda gerçekleri gizleyerek, sadece TSK yönetiminin eleştiren ve " daha ne duruyoruz, sokağa çıkalım" anlamına gelen konuşmalara yer vermişlerdir. Ayrıca raporda yer alan konuşmaların da birer tertip olduğu da bilinmektedir. Söz konusu generallerin ve aynı şekilde düşünenlerin amacının devleti kurtarmak olmadığı kendi istikballerini düşündükleri gayet açık bir gerçektir.
Bu raporun amacının, Genelkurmay Başkanı'nı istifa etmek zorunda bırakmak için TSK'nin harekete geçmesini sağlamak olduğu bilinmektedir. Bu kişiler tüm çabalarına rağmen genç subaylardan ve generallerden yeterli desteği alamamışlardır. Ancak, desteği almak için her türlü yalana da başvurmuşlardır. Çok yakında size de gelerek, "Genelkurmay Başkanı'nı istifaya zorlamak için harekete geçeceğiz. Her rütbeden çok sayıda general ve subay hareketimize destek vermektedir. Sizi de ülkemizi koruma ve kollama amacıyla yapacağımız bu harekette görmek istiyoruz." diyeceklerdir. Bunu diyeceklerdir ama, Genelkurmay Başkanı'nm yerine siz olsaydınız nasıl bir tutum izlerdiniz sorusuna da cevap veremeyeceklerdir. Sadece Hükümetin iç ve dış bir çok çevreden destek aldığından şikayet edeceklerdir.
Lütfen bu sözlere aldanmayınız. Destek alabildikleri general sayısı bir düzineyi bile bulmamıştır. Lütfen tüm faaliyetleri deşifre olan ve yetkililerce bilinen bu kişilerin yalanlarına kanarak hem devletimizin ve hem de şahsınızın istikbalini karartmayınız. Ülkemizin içinde bulunduğu olumsuzluk her subayın içini karartmaktadır. Hepimiz aydınlık bir Türkiye istiyoruz. Ama, makam hırsıyla hareket eden insanların oyununa da gelmemeliyiz. TSK'nin hızla yıpranan itibarını yeniden kazanmak için yapılması gereken asker ve halk kaynaşmasını sağlamaktır. Bunu yapacak olan güç ise şüphesiz TSK dır. Saygılarımla rica ederim. Demokrat Generaller" yazdığı görülmüştür.
24 Mayıs 2003 tarihli MİLLİYET Gazetesinde, "DÖRT YILDIZLI TEPKİ" başlıklı haberde, "Hükümetin bazı icraatlarının TSK'nm alt kademelerinde yarattığı huzursuzluğu, üst düzey generaller Genelkurmay başkanı ÖZKÖK'e iletiyor" yazdığı, haberin ayrıntısında ise, "Ankara kulislerinde Genelkurmay'ın TSK'daki duyarlılığı daha kesin biçimde yansıtması gerektiğini savunan komutanlar arasında şu isimler sayılıyor: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aytaç YALMAN, Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Şener ERUYGUR, Birinci Ordu Komutanı Orgeneral Çetin DOĞAN, Ege Ordu Komutanı Orgeneral Hurşit TOLON, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer KILINÇ. Dün Cumhuriyet gazetesinin manşetine yansıyan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün Başbakan Tayyip Erdoğan'a ilettiği, "Genç subaylar tedirgin" uyarısının da bir süredir kulislere yansıyan bu tazyikin sonucu olduğu belirtiliyor." yazdığı görülmüştür. Mektupta belirtildiği gibi Kara Kuvvetleri Komutanlığı karargahında görevli 5 generalin iştiraki ile çeşitli birliklerde toplantılar düzenlendiğini biliyor musunuz? Bu toplantılar kimler tarafından hangi amaçla düzenlenmiştir? Siz bu durumu öğrenince tepkiniz ne oldu? Ayrıca mektupta ve o dönemde basın yayın organlarında yer aldığı gibi isimleri geçen Komutanlar (Aytaç YALMAN, Şener ERUYGUR, Hurşit TOLON, Çetin DOĞAN ve Tuncer KILIÇ) size gelerek ordu içersinde herhangi bir rahatsızlık olduğundan bahsetti mi? Bahsetti ise nasıl ve ne şekilde bahsettiler ve herhangi bir talepte bulundular mı?" şeklindeki soruya; Demokrat Generaller olarak isimlendirilen kişiler tarafından kendisine gönderilmiş bir mektup olmadığını, ancak kuvvet komutanlarının üst kademedeki gelişmeleri bazı zamanlarda astlarına aktarmak amacıyla birliklere görevli gönderdiklerini, bunun üst komuta ile ast komuta arasındaki iletişimi sağlamaya yönelik bir çalışma olduğunu, kendisinin Genelkurmay Başkanı olarak görev yaptığı dönemde Kara Kuvvetleri Komutanının bilgisi dahilinde Kolordu seviyelerinde yukarıda belirttiği amaçla görevli gönderdiklerini bildiğini, ancak sonradan aldığı bazı duyumlarda, ziyaret edilen kıtalardaki birimlerle görüşmeler yapıldığı, bu kademedeki personelin Türkiye de bir askeri müdahale düşünmediklerini tespit ettiklerini, gidişattan rahatsızlık duymakla birlikte bu yöntemin çözüm olmadığını bildirdiklerini öğrendiğini, fakat bu birliklere giden görevlilerin bu amaçla gittiklerini zannetmediğini, bu bilgileri sosyal faaliyetler sırasında edinmiş olabileceklerini,
"Şüpheli Şener ERUYGUR'dan ele geçirilen dijital verilerde, TSK içersinde darbecilerin yaptığı çalışmalardan bilgi sahibi olan bir kişinin Genelkurmay Başkanı Hilmi ÖZKÖK'e hitaben yazdığı değerlendirilen iki ayrı bilgi notu ele geçirilmiştir.
Söz konusu bilgi notu içersinde özetle, Genelkurmay başkanı Hilmi ÖZKÖK'le ilgili ortaya atılan dedikodulardan ve bu dedikodular çerçevesinde, Genelkurmay başkanının yıpratılması için özellikle sivil kesimden başta gazeteciler olmak üzere değişik kişilerle yapılan toplantılardan bahsedildiği, bu çerçevede Mustafa BALBAY ve Bülent B... ile görüşüldüğünün anlatıldığı,
Devamında KK Komutanı ve Jandarma Gn. Komutanının, Hükümete yönelik kullanabilecekleri argümanları oluşturmak maksadıyla; Kasım ayında başlattıkları bir proje ile kendilerine yakın Ordu ve Kolordu Komutanları vasıtasıyla yoğun bir çalışma içerisine girdikleri anlatılmış ve bu kapsamda gerçekleştirdikleri faaliyetler ayrıntılarıyla anlatılmıştır.
Görevli olduğunuz dönemde darbeciler ve faaliyetleri ile ilgili size herhangi bir bilgi geldi mi? Geldiyse sizin tavrınız ne oldu?" şeklindeki soruya; Görevli olduğu dönemde çok çeşitli bilgi belge ve duyumların geldiğini fakat bunların resmi delil mahiyetinde olmadıklarını, bu nedenle sadece bilgi mahiyetinde okuyup değerlendirdiğini, bu nedenle resmi bir işleme koymadığını, bu bilgileri bir süre muhafaza ettirip sonra imha ettirdiğini, o dönemde medyada gerçekten kendisi aleyhine yıpratmak amaçlı birçok haksız yazılar yazıldığını, kendisi ve ailesinin o dönem itibariyle bu tür haksız yazılar sebebiyle ciddi üzüntüler duyduklarını ve bu konuda o dönemde açıklama da yaptığını, beyan etmiştir.
Tanık Hilmi Özkök'ün ifadesinde belirttiği bazı konular ,Özden Örnek ve Mustafa Balbay'dan ele geçirilen günlüklerde yer alan bir kısım hususları doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.